Yarına var mısın?..
Yarına var mısın söyle? Doğacak çocuğa, çığlığa, ishak kuşuna: rüzgârın savurduğu tohuma, kavağın pamuğuna var mısın; bir ağacın kavına, deri değiştirmesine...
Yarına var mısın söyle? Doğacak çocuğa, çığlığa, ishak kuşuna: rüzgârın savurduğu tohuma, kavağın pamuğuna var mısın; bir ağacın kavına, deri değiştirmesine yılanın, kozadan çıkan kelebeğe, hatmiye, kekliğe, atkestanesine? Söyle, yarına var mısın?
Haydi gel ölümden konuşalım!..
Belki de tümüyle aykırıdır gerçeğe, ama ne olursa olsun biz yine ölümden konuşalım seninle...
Rüzgâra vuralım kendimizi, istersen kayalıklara, koşalım denizlere doğru sevgimiz filizlensin diye...
Metin’den söz edelim, sevdanın resmini çizelim Behçet’le, biraz Endre Ady’nin öpüşlerinin ateşini yakalım...
Konuşalım sabahlara dek ölüm üzerine. O serin akşamlarda koşalım deliler gibi...
Gel ölümden söz etmeden önce bir şeyler içelim seninle.
Buğulu bir bardak içinde, buzlu ve limonlu votkayla birlikte...
Aşk duygusu sıkıştırıyor patlamak üzere olan yüreklerimizi dinamit gibi, soğuk taşı tutuşturan... Kıskançlığı bir yaşam biçimi gibi gören, ellerimizi vakitsiz sevişmelerde kilitleyen...
Veselin’in, Aleksandr’ın ürpermeler sabahında bir kırmızı gül gibi açan gözlerindir senin bilir misin?
Evet gözlerindir!..
Bak tomurcuklar açtı, aşk çiçeklendi, kokusu, taçyaprakları ölü...
Gel ölümden konuşmayalım seninle, yaşamaya bakalım... Gel uyanmaz aşkları uyandıralım herkese inat... Gel sevgiyi toplayalım aydınlık gökyüzünden...
***
Yarına var mısın söyle?..
Günler...