Koğuş arkadaşım Uğur Mumcu
4 Ocak 1993... Ankara kar altında. Sabah saat 10’da Çankaya sırtlarında patlayan bir bomba gazeteci-yazar Uğur Mumcu’nun arabasını havaya uçurdu. Mumcu’yu katleden bomba aslında yalnızca o arabanın altına...
4 Ocak 1993... Ankara kar altında. Sabah saat 10’da Çankaya sırtlarında patlayan bir bomba gazeteci-yazar Uğur Mumcu’nun arabasını havaya uçurdu. Mumcu’yu katleden bomba aslında yalnızca o arabanın altına konmamış, Türkiye’nin de temeline konmuştu. Türkiye’yi istikrarsızlaştırma operasyonunun önemli bir kilometre taşıydı. Türkiye halkı Mumcu’yu uğurlamak için Türkiye’nin kalbine akın etti. Ankara hiç bu kadar büyük bir kalabalığı ağırlamamıştı. Bir milyonu aşkın insan, saatlerce süren sağanak yağmura rağmen “Uğurlar ölmez. Kahrolsun Amerikan emperyalizmi” sloganlarıyla Türkiye’ye sahip çıkıyordu.
Cinayetin hemen ardından açıklamalar birbirini izledi. Dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, cinayetin “devletin namusu” olduğunu ve aydınlatılacağını söyledi. Ancak “devletin namusu” olan cinayet, 26 yıl sonra halâ aydınlatılamadı.
Mumcu’nun ölümünden dört gün önce, 20 Ocak 1993 günü İstanbul’da yapılan bir operasyonla “İslami Hareket Örgütü” üyelerinin yakalandığı açıklandı. Sanıklar, kamuoyuna “Çetin Emeç ve Turan Dursun cinayetlerinin failleri” olarak sunuldular. İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, Mumcu suikastından sonra yaptığı açıklamada Çetin Emeç, Turan Dursun ve Uğur Mumcu cinayetleri arasında “bağlantı bulunduğunu” söyledi. Kamuoyu, “katiller bulundu” diye düşünüyordu. Bir süre sonra İlk operasyon hiç yapılmamış gibi ikinci operasyon haberleri için devlet görevlileri bu kez basının önündeydiler.
İKİNCİ KATİLLER
26 Ocak1993 günü İstanbul ve Ankara’da düzenlenen iki operasyonda, 27 kişi yakalandı. Emniyet yetkilileri, yapılan sorgulamalar sonucunda elde edilen “bulgularla”, Mumcu suikastı soruşturmasının, Hizbullah örgütüne doğru yöneldiğini bildirdiler. Kısa bir süre sonra katillerin onlar olmadığı anlaşıldı.
ELDE VAR ÜÇ