Bir zamanlar Demirtaş...
Unutmayacağım fotoğraflardan birini anlatacağım size. "Türkiye Türklerindir" gazetesi, 'Liderler Buluşması' adı altında Selahattin Demirtaş'ı ağırlıyor. Genişçe bir masa, pırıl pırıl...
Unutmayacağım fotoğraflardan birini anlatacağım size. "Türkiye Türklerindir" gazetesi, 'Liderler Buluşması' adı altında Selahattin Demirtaş'ı ağırlıyor. Genişçe bir masa, pırıl pırıl yemek takımları, ışıltılı kadehler... Zihnime kazınan o fotoğrafta, diğer Hürriyet yazarlarıyla beraber, Ertuğrul Özkök de var.
Yani o masada faili gizlenmiş meçhul cinayetler var, meşrulaştırılmış işkenceler var, 'devlet girdi' diye coşkuyla karşılanan toplu katliamlar var, 'Vay şerefsiz' manşetiyle ölmeden toprağa gömülen Ahmet Kaya var, Irak Kürdistan'ında yaşayan sivillerin evlerine yakın bombalar atmamızı isteyen adam var. Ve işte o Özkök'ün karşısında, 40 yıldır bu zulümlere karşı kurulduğunu iddia etmiş bir hareketin siyasî temsilcisi olan Selahattin Demirtaş var. İster istemez 'değer miydi?' diye sormak geliyor içimden. Evet, %10 barajı haksız, % 10 barajı zulüm. Peki, o barajı aşmak için gereken %1-2'nin oyunu almak için o adamla karşı karşıya oturmaya değer miydi gerçekten?
Selahattin Demirtaş, 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimiyle beraber, Özkök'le aynı masada oturmak dışında, bir seçim daha yaptı. Paralel yapı ve yandaşlarıyla aynı masaya oturdu. Eski Demirtaş, "cemaatin siyasi amaçları için devleti kontrolü altına almak isteyen cemaatin savcı/polisiydi" diyebiliyordu. Bugün böyle cümleler kurmadığı için açıkça 'cemaat'ten oy istiyor, "Bizi desteklemeye, oy vermeye karar vermişlerse bu kıymetlidir" diyor. Eskiden 'yeşil Gladyo' ya da 'F-tipi çete' dedikleri, bugün oy tabanına dönüşmüş durumda. 'Dershaneleri kapatırsanız gençler PKK'ya katılır' tehdidini savuranlar da HDP gönüllüsü haline geldi bile.