Bizimkisi bir faiz hikâyesi
Dilma Rousseff, 2010'da %56'ya %44'lük oranla ve 2014'te %52'ye %48'le, yani 3.5 milyon oy farkıyla Brezilya Devlet Başkanı seçildi. Bu, muhalefet partilerini, oligarşi sisteminin çarklarından olan sermaye ve bürokrasi çevrelerini...
Dilma Rousseff, 2010'da %56'ya %44'lük oranla ve 2014'te %52'ye %48'le, yani 3.5 milyon oy farkıyla Brezilya Devlet Başkanı seçildi. Bu, muhalefet partilerini, oligarşi sisteminin çarklarından olan sermaye ve bürokrasi çevrelerini sarstı. Çünkü Dilma'nın ikinci kez seçilmesi, önceki iki dönemde (2003- 2014) toplam 8 yıl ülkeyi yöneten Lula da Silva'nın da 2018'de tekrar başkan olması ihtimalini güçlendiriyordu. İşçi Partisi durdurulmazsa, ülkeyi en az 8 yıl daha yönetecek ve böylelikle bürokratik oligarşinin de sonunu getirecekti.
Lula- Dilma ikilisi, Brezilya için çok şey başardı. Tam 23 milyon ailenin yoksulluktan kurtarılmasına yarayan reformlar yaptı. Ekonomi kalkındı, sosyal adalet pekişmeye başladı, merkezden dışlanan fakirler ve siyahlar merkeze yürümeye başladı. Havaalanları, alışveriş merkezleri ve özel hastaneler artık sadece 'beyazlar'a ait korunaklı bölgeler değildi.
Fakat Dilma bir noktada haddini fena halde 'aştı.' Yatırım ve üretimi artırmak için, finans sistemine faizlerin düşürülmesi noktasında baskı yaptı. 'Devlet piyasaya müdahale ediyor' diye feryât eden burjuva kesimi harekete geçti. Aşırı sol ise onlara eşlik etti. Haziran 2013'te, biz Gezi kalkışmasıyla uğraşırken, Brezilya'da da 'otobüs ücretine zammı' bahane eden sol kesim ve 'yoldaş burjuvazi' ayaktaydı.