Gıda güvenliği, milli güvenlik meselesidir
Sabah Gazetesi Yazarı Hilal Kaplan’ın bugünkü (13.04.2022)''Gıda güvenliği, milli güvenlik meselesidir’’ başlıklı yazısı.
Petrolü kontrol eden, ülkeleri yönetir. Gıdayı kontrol eden, halkları yönetir."
Küreselcilerin belki de en saygı duyduğu isimlerin başında gelen Henry Kissinger'a ait bu sözü bugünlerde hatırlamamak mümkün mü?
ABD Başkanı Biden'ın açık açık Amerikan halkına "Ukrayna'daki savaştan ötürü gıda kıtlığı bekleyin", Hollanda Başbakanı'nın "Felaket bir enflasyon geliyor, hazırlıklı olun" dediği bir dönemden geçiyoruz.
Ya da Fransız Cumhurbaşkanı Macron'un seçime iki hafta kala bazı gıda maddelerini kısıtlı ve karneyle satılabileceğini duyurduğu bir vasattayız. Hatta dahasını söyleyeyim; mevcut durum için Birleşmiş Milletler Gıda Programı Direktörü David Beasley, "Böyle bir şeyin mümkün olacağını düşünmezdik" demiş. Ne kadar da rahatlatıcı, değil mi?!
Yaptırımlar, ithalat yasakları, enerji piyasalarına müdahale, arz zincirinde kopuş derken sonunda kıtlık ihtimaline tüm dünyayı hazır hale getirdiler. Üstelik böylesi küresel bir sorunun sebebi olarak gösterdikleri ve toplamda dünya buğday üretiminin % 16'sına tekabül eden iki ülke arasındaki savaşa her gün odun taşırken yapıyorlar bunu.
Dünya ayçiçeği yağı üretiminin yarısını tek başına karşılayan ülkenin Ukrayna olduğunu da savaşa dek bilmeyen varsa, artık öğrenmiştir.
Mevcut durumda Tarım Bakanlığı, ülkenin milli güvenliğini Savunma Bakanlığı kadar ilgilendiren bir konumda bulunuyor. Keza alacağı önlemler ve Adalet Bakanlığı ile istişareli olarak uygulayacağı yaptırımlarla Ticaret Bakanlığı da...
Özellikle olası gıda ihracatı kısıtları, fiyatları keyfi artırdığı düşünülen zincir marketlere dair kamuoyunun beklediği cezai düzenlemeler ve Hal Yasası konusunda nasıl bir yol izleneceği merak ediliyor.
Yumurtadan akaryakıta her hayati kalemde fiyatlar artarken kepçeyle zam yapanlar, küresel piyasalar biraz normalleşse ya dadevlet KDV indirimi dahi yapsa çay kaşığı kadar bile fiyat düşürmüyorlar. Bu gidişe bir an önce denmesi gerekiyor.
Devletin doğalgazın % 80'ini sübvanse ettiği, bazı ürünlerde gümrük vergisini sıfırladığı, üzerine düşen yükü çektiği ama bunun piyasada karşılığını göremediği büyük bir haksızlıklar silsilesi aldı başını gidiyor. Bundan ötürü önce halk, sonra da devlet yara alıyor.
Üreticiyi de tüketiciyi de cendereye alan fasit bir daire içindeyiz; "acil çıkış kapısı"nın gösterilmesini bekliyoruz.