Her derde deva koalisyon
Bazı yorumcular, eminim iyi niyetle ve samimiyetle, belki de erken seçimden farklı bir netice çıkmayacağı ihtimalinden hareketle, canla başla Ak Parti-CHP koalisyonunu savunuyorlar. Ancak bu seçeneğe Ak Parti seçmenini...
Bazı yorumcular, eminim iyi niyetle ve samimiyetle, belki de erken seçimden farklı bir netice çıkmayacağı ihtimalinden hareketle, canla başla Ak Parti-CHP koalisyonunu savunuyorlar. Ancak bu seçeneğe Ak Parti seçmenini ısındırmak öyle zor ki, o yüzden koalisyona gövdesinin taşıyabileceğinden de 'fazla'sını yüklüyorlar. Oysa Ak Parti, tek başına iktidar olacak oy oranına ulaşabilseydi, bu analizlerin hiçbirinin yapılmayacağının, koalisyonda kendinden menkul kerametler aranmayacağının hepimiz farkındayız.
Ak Parti-CHP koalisyonu, toplumsal gerilimi azaltırmış, kutuplaşma sona erermiş, kavgalar biter, küskünler barışır, bayram havası siyasete de egemen olurmuş. Bu işin duygusal kısmı. Bir de koalisyonun Ak Parti'yi daha iyi yönde dönüştüreceği ve bunun CHP ile olacağı iddiası var. Buna göre CHP ile koalisyon, tam da Ak Parti'nin arayıp da bulamadığı değişim şansıymış, böylelikle 'kavga'dan çok siyasetin ön plana çıktığı, kendini yenileyen ve yeniledikçe güçlenen bir parti haline gelmesi söz konusu olacakmış, vs. Melih Altınok'un 'koalisyon bel ağrısına da iyi geliyormuş diye duydum' dediği nokta burası olsa gerek. T
am burada Cemil Koçak'ın son yazısından uzunca bir alıntı yapmak istiyorum zira tarih belki de en çok ibret almak için var.
21 Ekim 1991 seçimlerinden sonra kurulan DYP-SHP koalisyonunun yarattığı 'umut iklimi'nden ve sonra olanlardan şöyle bahsediyor Koçak:
"Sağ kanat partilerin bir koalisyon hükümeti kurması mümkünken -ama bir o kadar da siyasal açıdan güçken- DYP-SHP hükümeti kurulduğunda; bu defa, CHP-DP karşıtlığından bu yana ilk kez, iki büyük geleneğin partisinin yan yana gelmesi, büyük ümitler de uyandırdı. Seçmenlerin neredeyse yarısının desteğini alan bu iki parti, kırk yılı aşkın bir süre sonra, tarihsel karşıtlığın yerine işbirliği anlayışını hâkim kılabilirdi; en azından beklenti bu yöndeydi. Hükümet, 20 Kasım 1991'de kurulduğunda; hükümet programı da, Türkiye'nin demokratikleşmesi doğrultusunda temellendirilmişti ki, tek başına bu bile yeterince dikkat çekiciydi."