Hürriyet ile Gazeteci ve Kasetçiler Vakfı
17-25 Aralık darbe teşebbüsünden bu yana tescillenen bir gerçek varsa, o da kendine cemaat diyen yapının dinleme ve röntgenleme işinde uzmanlaşmış, yasa dışı bir istihbarat ağı kurduğudur.Şimdiye kadar...
17-25 Aralık darbe teşebbüsünden bu yana tescillenen bir gerçek varsa, o da kendine cemaat diyen yapının dinleme ve röntgenleme işinde uzmanlaşmış, yasa dışı bir istihbarat ağı kurduğudur.
Şimdiye kadar başına 'kaset' dolayısıyla iş gelen kim varsa, onların yaşadıkları da bunu doğrulamaktadır.
Dönemin Cumhuriyet Savcısı Nuh Mete Yüksel, Fetullah Gülen aleyhine dava açtıktan kısa süre sonra kaset komplosuyla bertaraf edilmişti.
Üstelik Yüksel'in kaseti nasıl 'bulunmuştu' dersiniz? Terörle Mücadele Ekipleri'nin, aynı Ergenekon sürecinde olduğu gibi, Çağdaş Eğitim Vakfı'na yaptıkları bir baskında… Dönemin Hürriyet'i bu rezaleti nasıl görmüştü peki? "Bir gecelik zevk uğruna" gibi iğrenç bir sürmanşetle ve "O kadın Türk çıktı" manşetiyle tam sayfa, en gereksiz detayına kadar kaset olayını anlatarak...
Şimdilerde ise ahlâkçılık oynuyorlar, geçiniz!
Ardından akla 2010 referandumu öncesi Baykal'ın koltuğundan edilişi, bir seferlik 'okyanus ötesi'ne işaret eden sözlerinden sonra hemen ağız değiştirmesi ve ertesi gün Kılıçdaroğlu'nun Baykal'ın koltuğuna yerleştirilmesi geliyor elbette. Hürriyet o günlerde tam saha Baykal'ı ezme ve istifaya zorlama amacı gütmüştü. Baykal'a karşı 'tamam mağdursun ama sen siyaseten bittin, kenara çekil' yazıları döşenmiş, tam da kasetçilerin arzu ettiği neticenin ortaya çıkmasını sağlamışlardı. Şimdilerde ise ahlâkçılık oynuyorlar, geçiniz!