İki pankart bir cenaze
"Ben insanlığın mirasıyım. Mirasına sahip çık." YDG-H ile devlet arasında yaşanan çatışmalarda zarar gören, dört mezhebin birliğini temsil eden tarihi Dört Ayaklı Minare'ye sahip çıkmak...
"Ben insanlığın mirasıyım. Mirasına sahip çık." YDG-H ile devlet arasında yaşanan çatışmalarda zarar gören, dört mezhebin birliğini temsil eden tarihi Dört Ayaklı Minare'ye sahip çıkmak, "çatışmayı şehirlerden uzak tutun" mesajını vermek için Tahir Elçi ve arkadaşlarının yaptığı basın açıklaması yeni sona ermişti.
Tam o pankartları, minarenin ayağına bırakıyorlardı ki yoğun silah sesleri duyulmaya başlandı.
Dün iki polisi yaraladıkları için aranan YDG-H'liler, ticari bir taksiden inerken Terörle Mücadele Şube polisleri tarafından yakalanmıştı. Polis memuru Ahmet Çiftaslan'ı oracıkta şehit ettiler, diğer memur Cengiz Erdur'u ağır yaradılar ki o da ileriki saatlerde şehit olacaktı.
Sonra polislerin de olduğu basın açıklamasının yapıldığı sokağa doğru koşarak kaçtılar.
Polisler önce koşarak gelenin çatışmadan kaçan bir sivil mi, terörist mi olduğuna karar veremedi; anladıktan sonra da iki YDG-H'liye doğru ateş etmeye başladılar. Videolarda her yerden gelen silah sesleri duyuluyor.
Tahir Elçi, bir görüntüde ayaktayken, diğerinde yere düşmüş şekilde görülüyor. Olayın aydınlatılması talebini ısrarla yükseltmek gerekirken, şu gerçeği de teslim etmek boynumuzun borcu: Elçi, şehrin göbeğine o çatışmayı taşıyanlar yüzünden ölmüştür.
Cenazesinde, en öndeki pankartta, 'usul' olduğu üzere "Şehid namirin" değil de, "Seni unutmayacağız" yazması da açık veya örtük buna işaret eden bir 'boşluk'tur.
Çünkü Elçi, devletten kaynaklı bir ihmal veya kasıt yüzünden değil, YDG-H'li teröristlerin ve Kandil'deki savaş baronlarının 'devrimci halk savaşı' saçmalığındaki ısrarı yüzünden hayatını kaybetmiştir.