Kalbimiz Filistin’le
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, erken seçim tartışmalarından çok önce planlanan İngiltere gezisinin son günündeyiz. Erdoğan, Müslüman İngiliz toplumuna hitap ettiği Türken yemeğinde de, Chatham...
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, erken seçim tartışmalarından çok önce planlanan İngiltere gezisinin son günündeyiz.
Erdoğan, Müslüman İngiliz toplumuna hitap ettiği Türken yemeğinde de, Chatham House'daki üst düzey İngilizlere de Kudüs'ten terörle mücadelemize değin aynı meseleleri, aynı duruşla dile getirdi.
Kraliçe Elizabeth, Prens Charles ve Başbakan May ile de görüşen Cumhurbaşkanı'nın görüşlerini yarınki röportajımızda okuyacaksınız. O yüzden bugün Filistin'den gelen çığlıklara odaklanmak isterim.
ABD Başkanı Trump, tüm dünyayı karşısına alarak verdiği Kudüs kararında diretip, Kudüs'teki başkonsolosluklarını büyükelçilik statüsüne çıkarıp Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıdıklarını ilan etmişti. Trump'ın damadı Kushner ile kızı Ivanka, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı ve İsrail'e yakınlığı ile bilinen senatörlerin de hazır bulunduğu törende Kudüs, "Yahudi milletinin kalbi" olarak adlandırıldı ve üç bin yıldır onların hakkı olduğu vurgulandı. Bu çirkin müsamere, Filistinlileri doğal olarak ayağa kaldırdı.
Şöyle düşünün: Yüzyıllardır yaşadığınız topraklara akın akın göç edip, önce terör estirerek ardından da savaşla vatanınıza el koyuyorlar. Direnmezseniz teba, direnirseniz terörist oluyorsunuz. Adım adım onlar sizin ülkenizde devletini kurarken, siz kendi ülkenizde devletsiz bırakılıyorsunuz. En sonunda da tüm mukaddeslerinizi temsil eden başkentinize tamamen el koyup, ses çıkaranları keskin nişancılarla, ağır silahlarla öldürüyorlar. İtiraz edene de çiğnemedikleri herhangi bir sınır kalmış gibi "sınırlarımızı koruyoruz" diye yanıt veriyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu olan bitene Balfour Deklarasyonu'nu yayınlamış ülkeden, İngiltere'den "soykırım" ve "terör devleti" ifadeleriyle karşı çıktı; ABD ve İsrail'deki büyükelçilerimizi geri çağırıp İsrail büyükelçisini ülkesine yolladı. Ayrıca millî yas ilan etti ve halkını harekete geçirerek tepki koydu.
Öte yandan Birleşik Arap Emirlikleri sadece "aşırı güç kullanımı"nı kınamakla yetindi. Açıklamasında "İsrail işgal kuvvetleri" ifadesini kullanan Suudi Arabistan ve "zalim katliam" diyen Katar en sert açıklamayı yapan iki ülke oldu. Arap Birliği'nin bugün olağanüstü toplanması bekleniyor ama kınamanın ötesine geçen tek Müslüman ülke olduğumuz gerçeği değişmeyecek gibi görünüyor.
Erdoğan, İsrail'e en yüksek perdeden tepki verdiği için Batı'da "anti-Semitist" olmakla suçlanırken, Türkiye'deki muhalifler onu "Siyonist" olarak adlandırmaya devam ediyor. Gerçekten aşağılık bir muhalefet biçimi bu; tüm gerçeklerin aksini iddia ederek zemin kazanacağını sanmak yanılgısı ama güneş balçıkla sıvanmaz!
Kalbi Filistin'le atan herkesle, cuma günü Yenikapı'da buluşmak dileğiyle...