Kötülüğün mayası
İkinci Dünya Savaşı'na giden dönemde, Almanya'dan kaçan Yahudi düşünürler, içinden çıktıkları toplumdaki bu büyük ve kötücül dönüşümün sebepleri üzerine kafa...
İkinci Dünya Savaşı'na giden dönemde, Almanya'dan kaçan Yahudi düşünürler, içinden çıktıkları toplumdaki bu büyük ve kötücül dönüşümün sebepleri üzerine kafa yordular. Frankfurt Okulu'nun merkezini oluşturduğu eleştirel teori, Max Horkheimer, Theodor W. Adorno, Leo Löwenthal ve Herbert Marcuse gibi sosyal teorisyenlerin eserleriyle özdeşleşerek günümüz sosyal bilimleri açısından bir dönüm noktası oluşturdu.
Irkçılık ve faşizmin başat unsuru olarak konumlandırdıkları tavırların başında ise 'püritanizm' ve Lukacs'ın bahsettiği anlamıyla şeyleştirme (reification) kavramları geliyordu. Faşizmi anlamak açısından şeyleştirmenin en somut karşılığı, kötülüğün bir insan türüne has kılınmasıydı. Her tür ırkçılığın başlangıcı da burada yatıyordu. Püriten bir bakış açısıyla iyi, güzel ve adilin kendisinde, kötü, çirkin ve zalimin ötekisinde tecessüm ettiğine mutlak bir inançla bağlı olan insan, ırkçılığın da en 'ideal' öznesiydi.
Hıristiyan kültürde Yahudi'nin şeyleştirilmesinin geçmişi şüphesiz Hitler'den çok öncesine uzanıyor olsa da, menşei asırlık bir ırkçılığa dayalı ve sosyokültürel olarak yaygın Yahudi nefretinin onun işini ne kadar kolaylaştırdığını söylemeye gerek yok. Kötü olan Yahudi idi, kötülük ondan neşet ediyordu ve bu onun 'maya'sında var olan bir durumdu. Löwenthal'in deyimiyle kötülük, Yahudi içindeki 'donmuş doğa' idi. Değiştirilemez, dönüştürülemez olandı ve dolayısıyla da yok edilmeliydi.
Bu uzun girizgâhtan sonra, pek üzerinde durulmayan o skandal konuşmaya gelelim. Meclis kürsüsünden, "AK Parti'nin bu kadar oy almasını şununla açıklıyorum: Bu ülkenin mayası korkunç bir kötülük barındırıyormuş" diyen vekil Ahmet Şık'a. Ülkenin yarısından fazlasını kötülüğün kaynağı olarak sabitleyen bu bakıştaki gözü dönmüş ırkçılığı, faşizme çağrıyı görmemek mümkün mü? Şehit Savcı Selim Kiraz'ı şehit eden DHKP-C'li teröristleri 'Mecbur bırakıldığımız yöntem buydu' başlığıyla temize çekmeye çalışmasından hatırladığımız Şık'ın teröristleri destekleyen partisine oy verenlere dahi yapılmamış bu atfı yapmasındaki cürete ne demeli?
Türkiye'deki sol, budur. Kuruluşundan itibaren Nazilerle el ele yürümesinden kaynaklı, ırkçılığa ve faşizme meyyal, mülteci düşmanlığında bayrağı önde taşıyan, dünyadaki sol örneklerinden farklı bir yerde duran, halkın iyiliğinden çok onu kendi çizgisine gelmediği müddetçe aşağılayan, hor gören ve 'hizaya getirmeye' çalışan bir faşistler kümesidir.
Yunanistan'daki yangına içi kan ağlayan mesajlar atarken, Rize veya Ordu'daki sel felaketi ile dalga geçen ya da Ak Parti'ye çoğunluk oy çıktığı için onların derdiyle dertlenmek bir yana, 'size müstahak' tivitleri atan CHP ve HDP'lilerin tavrında da bu katıksız ırkçılığı teşhis etmek mümkün.