"Kürtler bizi sevmiyor mu?"
Erdoğan, Başbakan olduğu dönemde, büyük risk alarak başlattığı çözüm sürecinin arkasındaki iradesini, 'Siyasî hayatım pahasına bu sürecin arkasında duracağım' diyerek...
Erdoğan, Başbakan olduğu dönemde, büyük risk alarak başlattığı çözüm sürecinin arkasındaki iradesini, 'Siyasî hayatım pahasına bu sürecin arkasında duracağım' diyerek açıklıyordu.
Belki Erdoğan değil ama partisi, siyasî hayatının en büyük darbesini çözüm süreci sebebiyle aldı. Ak Parti'nin, 2011 genel seçimlerine göre kaybettiği %9'luk oyun kabaca %3'ü MHP'ye, %6'sı da HDP'ye gitti.
MHP'nin bu oyu, pozisyonu gereği çözüm karşıtı durmakla alması doğal karşılanabilir. İlginç olan, HDP'nin, muhalefet partileri içinde Erdoğan ve Ak Parti'ye en düşmanca tutumu sergileyerek Kürtlerden bu teveccühü görmesi oldu. Bir sürü Ak Partili seçmenin kafasındaki soru aynı: "Artık Kürtler bizi sevmiyor mu?"
Ak Parti, HDP'nin (daha önce de BDP'nin), terör örgütü PKK ile yakınlığı aşikâr olmasına rağmen, bir terör unsuru değil, sivil, siyasî ve meşru bir parti olarak kamuoyunca algılanmasını sağladı. Âkil İnsanlar Heyeti'nin bir üyesi olarak İç Anadolu'da ve eminim Ege, Akdeniz, Marmara ve Karadeniz'de en çok bu hususta çaba sarf edildi. Özellikle Ak Parti seçmeni ikna edilmeye çalışıldı çünkü en çok onlar dinlemeye ve anlamaya açıktı. Büyük mesafeler kat edildi. HDP'nin, PKK ile yakınlığına rağmen, çözümün meşru ve sivil ayağı olduğu fikri çoğunlukla benimsendi. Peki, HDP ne yaptı?