‘Rüzgâr döndü’
Türkiye, 13 yıldır, hızını gittikçe artıran bir demokratikleşme sürecinden geçiyor. Sesi fazla çıkanların aksini iddia etmesi bir şey değiştirmez. TSK İç Hizmet Kanunu 35. maddenin...
Türkiye, 13 yıldır, hızını gittikçe artıran bir demokratikleşme sürecinden geçiyor. Sesi fazla çıkanların aksini iddia etmesi bir şey değiştirmez. TSK İç Hizmet Kanunu 35. maddenin değiştirilmesinden andımızın kaldırılmasına, özel okullarda anadilde eğitimin başlamasından yer isimlerinin iadesine, çift dilli tabelalara izin verilmesinden başörtülü kadınların meclise, okula ve kamuya serbestçe girmesine, azınlık vakıflarının iadesinden tahrip edilmiş ibadethanelerin ihyasına, Ergenekon, Balyoz, KCK, Askeri Casusluk gibi haksızlıkların ağır bastığı davalardan yargılananların serbest kalmasından tutuklu gazeteci sayısının yüzlü rakamlardan yediye inmesine dek pek çok şey toplasanız şu üç yıl içinde gerçekleşti. Yani, yabancı basının tümünün Türkiye'nin gittikçe otoriterleştiğini ve özgürlüklerin yok sayıldığını yazdığı dönem içinde oldu. Bu bile başlı başına çok şey anlatıyor aslında.
Gezi olayları sırasında % 50'lik oyla seçilen Başbakan Erdoğan'ı haber metninin içinde bile "Sultan Erdoğan" olarak takdim eden ve kapağında Erdoğan'ı 'yeniçerilere boğdurularak öldürülen' padişah III. Selim'in bir portresine uyarlayarak resmeden, 'Gezi'nin 1. yıldönümü bastırılamayabilir' haberleriyle âdeta darbe için gün sayan The Economist, martta HDP lideri Demirtaş'tan övgüyle bahseden bir haber yayınladı. Haberin özeti 'Erdoğan'ın tek adam diktatörlüğünü HDP engelleyebilir' şeklindeydi.
New York Times da geçenlerde yayınladığı editoryal başyazıda, Economist'le aynı çizgide buluşup Türkiye'yi her şeyin kötü, her şeyin ruhsuz, her şeyin gri olduğu, herkesin baskı gördüğü ve ötekileştirildiği bir 'distopya diyarı' olarak çizdi.