Suudi Arabistan-İran arasında Türkiye
Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Riyad'da başlayan, Mekke ile devam eden ve Medine'de sonlanan hem resmî hem de manevî ziyarette yer alma imkânını elde ettim. İlk umremde Kâbe'nin içine girebilmek, Ravza-ı...
Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Riyad'da başlayan, Mekke ile devam eden ve Medine'de sonlanan hem resmî hem de manevî ziyarette yer alma imkânını elde ettim. İlk umremde Kâbe'nin içine girebilmek, Ravza-ı Mutahhara'yı yakından ziyaret etmek nasip oldu. Rahim ve Rahman olan Allah'ın kullarına sunduğu pek çok güzelliklere birlikte mazhar olduk. Mekke'de coşkuyu, Medine'de sulhu sükûnu derinden yaşadık. Akit Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hasan Karakaya'nın, Ravza ziyareti sonrasında Hakk'a yürüyüşüne şahitlik ettik. Belki artık gezilerin vazgeçilmezi 'Hasan Abi' şakaları olmayacak, sayfalarca yazdığı dertli cümleleri olmayacak ama resmî bir ziyareti takip ettiği sırada, Rahmet Peygamberi'nin şehrinde rahmetli olan Hasan Abi'yi hem gazeteciliği hem de müminliği ile hayırla yâd etmeye devam edeceğiz.
Bu ziyarette ayrıca dünyanın dört bir yanından gelen umrecilerin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a olan sevgi ve teveccühünü yakından müşahede ettik. Riyad sokaklarında tanıştığımız bir Suriyeli amcanın, "Ne Erdoğan'ın ne de Türkiye'nin yaptıklarını ömür boyu unutmayacağız. Sizlere müteşekkiriz" cümleleri karşısında duygulandık. Bunları yaşarken, bölgedeki otoriter liderlerin Erdoğan'ı neden bir 'sorun' olarak gördüğünü de daha net anlıyorsunuz. Çünkü bölge halklarında karşılık bulan bu sevgi, ne akıtılan milyarlarca dolardan ne de baskıcı bir otoriter güçten geliyor. Erdoğan, halkının seçtiği bir lider olmasından, bölge halklarının sesinin daha gür çıkmasına vesile olmaktan alıyor bu gücü ve bu örneklik, iktidarını para ve baskıya borçlu olanların korkulu rüyası...