Üç saldırı iki kahraman
Üst düzey güvenlik kaynaklarından aldığım bilgiye göre, üç saldırgan akşam saatlerinde, Aksaray'dan ticari taksiye binerek Atatürk Havalimanı'na geliyorlar. Araçtan indikten sonra biri, sıcak havada montla...
Üst düzey güvenlik kaynaklarından aldığım bilgiye göre, üç saldırgan akşam saatlerinde, Aksaray'dan ticari taksiye binerek Atatürk Havalimanı'na geliyorlar. Araçtan indikten sonra biri, sıcak havada montla dolaşması sebebiyle sivil polisin gözüne takılıyor. Bu saldırganı, sivil polis daha ıssız olan havaalanı otoparkına kadar takip ediyor. Polis, kimlik sormaya yeltendiği anda, saldırgan ateş ediyor ve polisi yaralayarak koşuyor. Paniğe kapılan canlı bomba kendini, dış hatlar terminaline yakın taksilerin beklediği yerde patlatıyor.
Silahlı biçimde binanın dışında bekleyen diğer iki saldırgan, patlama sesini duydukları anda silah çekip ateş ederek içeri giriyorlar. Üzerlerinde iki Kalaşnikof tüfeği, iki tabanca ve el bombaları var. Polis, birini olduğu yerde vuruyor ve yere yıkıyor. O canlı bomba da yine çok şükür ki insanlar önemli ölçüde çevresinden kaçmışken kendini patlatıyor.
Koşarak silahla giren diğer saldırgan ise, daha fazla insanın olduğu bir kat aşağıya doğru yöneliyor ve yolcuların arasında kendini patlatıyor. En çok can kaybımız da maalesef bu esnada gerçekleşiyor.
Polisin bir saldırgandan ilk anda şüphelenmesinin ve iki saldırganın kalabalık yere varmalarının önlenmesinin, çok daha büyük bir felaketi engellediği anlaşılıyor. Her şey teröristlerin planladığı gibi gitseydi ve diğer iki saldırgan da kalabalıkta kendilerini patlatmış olsaydı, belki de yüzden fazla can kaybından söz ediyor olabilirdik. Ayrıca Brüksel Havalimanı'ndan farklı olarak, havalimanı içine girmeden uygulanan x-ray dahil güvenlik tedbirleri de teröristlerin saldırıyı kapı girişinde başlatmalarına sebep oluyor. Yani "tokadan bile öten güvenlikten nasıl kaçmışlar?" sorusu söz konusu değil.
Güvenlik noktasına gelmeden ateş ederek içeri doğru ilerlemişler.