Bi şehr-i Stanbul ki!.
Yani İstanbul Kasidesi'ni, hele bu yaşadığımız kara günlerde, durmadan hatırlamak bu kentte yaşayanların şansı olmalı.. Tabii yaşayabilenlerin ve yaşamayı bilenlerin..İnsanı kahreden onlarca haberden sonra...
Yani İstanbul Kasidesi'ni, hele bu yaşadığımız kara günlerde, durmadan hatırlamak bu kentte yaşayanların şansı olmalı.. Tabii yaşayabilenlerin ve yaşamayı bilenlerin..
İnsanı kahreden onlarca haberden sonra, güzellikler içinde bir gece yaşayıp, ertesi gün bekleyen karalar için, enerji, ruh ve moral depolamak..
Ben işte o talihli insanlardan biriyim.
Yaşadıklarımı, imkanı ve vakti olmadığı için katılamayanlarla paylaşmak, onları bir nebze "Ordaymış gibi" yapmak da hoşuma gidiyor..
İşte çarşamba gecesi..
Önce Boğaziçi Üniversitesi'ne gittim..
Albert Long Hall Konserleri başlıyor..
Sevgili Evin Hocam, büyük bir inanç ve güvenle bu işe girişeli tam 20 yıl olmuş.. Kısa bir film gösterdiler önce.. 20 yıldan görüntüler.. İlk yılların salon görüntüleri de olsun isterdim..
Önden 2-3 sırası doluyken, ancak...
Oysa çarşamba gecesi, Kilyos kampından gelen bir otobüs dolusu öğrencinin geri dönmesi söz konusu oldu.
Çünkü tüm biletler satılmıştı.
Ünlü bir matematik bilmecesi vardır.
Sonsuz odası olan bir otelin tüm odaları doluyken gelen müşteriyi nasıl yerleştirirsiniz?.. Evin Hocam, hem de sonsuz değil, çok sınırlı koltuğu varken çözdü. Nasıl çözdü bilmem.. Ve bir geleneğini de bozmadı. Bir otobüs yollayıp getirttiği "Huzurevi sakini" de aramızdaydı.