Bir öfke depremi yaşıyorum ki...
Hafta sonu Ankara'ya gittim biliyorsunuz.. Asker arkadaşım ve sonra damat Fethi'nin 80'inci yaş günü.. Aile toplanacak, nasıl mutlu anlar yaşayacağız.. Yaşadık da.. Ama.. Ama işte o deprem..
Bir hüzündür karıştı ki mutluluğumuza hepimizin..
Ateş düştüğü yeri yakarmış.. İmkanı mı var, kışın ortasında en yakınlarını kaybedenlerin acısını aynen yaşamanın..
İmkanı var mı, enkazın başında, o enkazın altında kalan anne, baba, kardeş, çocuklarını bekleyenlerin hallerini aynen hissetmenin..
Bizimkisi, orada, o enkazın altında, içinde, yanında olanların milyonda biri değil.. Bu yüzden "Acı" bile diyemedim de "Hüzün" sözcüğünü seçtim zaten..
İlk deprem haberleri ve görüntüleriyle başlayan hüznüm, gelişmeleri izledikçe öfkeye dönüşmeye başladı..
Bir yanda siyasiler..
Yahu böylesi ulusal bir felakette, her ama her türlü ayrımcılık unutulur.. Unutulmalı..
Böylesi ulusal bir felakette ki, bu deyim bile yanlış.. Ne demek "Ulusal?."