Devlet Operası Murat Karahan’a mı çalışıyor?.
Dünyaca ünlü tenorumuz, ülkemizin yedi düvelde gururuydu Murat Karahan.. Dünyanın en ünlü operalarında baş rollere çıkıyor, dünyanın en ünlü opera festivalleri onunla açılıyor, onunla...
Dünyaca ünlü tenorumuz, ülkemizin yedi düvelde gururuydu Murat Karahan..
Dünyanın en ünlü operalarında baş rollere çıkıyor, dünyanın en ünlü opera festivalleri onunla açılıyor, onunla kapanıyordu. Kapışılmaz bir tenordu. Çağrılara zor yetişiyordu.
Nerdeyse yaz, kış, tüm ayları, haftaları doluydu.
Bu tenor bir gün Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü'nü kabul edince nasıl şaştım.
Getiren Kültür Bakanı'na da şaştım ya..
Hayatta en sevdiğim politikacı İsmet Ağabeyimin yeğeniydi, Murat..
Konservatuarı bitirdiği gün İsmet Ağbim aramış, "Bize düşen görev bitti, yeğenim artık sana emanet" demişti.
Köşemle ve çevremle ona destek olmaya başladım ama, öyle fırtına gibi yükseldi ki, desteği geçin, zaferlerine yetişemez oldum.
Muhteşem bir yetenek, bulunmaz bir tenordu. Harika ses..
Harika oyun gücü.. Ve de yakışıklı..
İşte bu Murat'ın, günleri dünyaya yetmez Murat'ın, bir makam arabası, bir özel kalem uğruna bürokrasiyi tercih etmesini, masa başında evrak imzalamakla vakit ziyan etmeyi kabullenmesini aklım almamıştı.
Meğer o kadar değilmiş.. Meğer kafasında başka hevesler varmış..
Cüneyt Gökçer'e özenmek..
Devlet Operası'nın tüm imkanlarını kendisi için kullanmak..
Ben Cüneyt Beye de kızardım bu huyu yüzünden, ışıklar içinde yatsın..
Ama Cüneyt Bey, muhteşem işler yapardı. Her yaptığı efsane olurdu. İçerde, dışarda..
Sahneye koyduğu, baş rolünü oynattığı, nerdeyse figürasyona bile, dev oyuncular yerleştirdiği akıllara seza dev kadrolu oyunlar temsil rekorları kırardı.
Seyredenler unutamazlardı.
Tekrar tekrar görenler, replikleri ezberleyenler vardı.
Haftalık satışa çıkan biletleri alabilmek için tarihi Vakıf Han'daki Küçük Tiyatro gişesinde sabahın beşinde kuyruğa girerdi millet.. Ben dahil..
Sahneye koyduğu oyunlarla Avrupa'da turneye çıkar, tefeciye tefe satardı.
Antik Yunan Tiyatrosu'nun en büyüğü Sofokles'in en büyük oyunu Oidipus'u Atina'da oynar, Atina'yı feth eder gelirdi, Devlet Tiyatrosu..
Rex Harrison'dan iyi Prof. Higgins (My Fair Lady), Topol'den iyi Tevye (Damdaki Kemancı) olurdu, Cüneyt Bey!.
Hepsini birebir, çıplak gözle izledim, bilirim..
Murat Karahan, Truva Yılı'nda yakın arkadaşı bir Romen'e besteletti, onun oğluna da yazdırdı, bu ülkede besteci ve yazar kalmamış gibi, Türk Truva'sını. Kendisi de baş rolde olarak sahneletti..
Sonuç fiyasko.. Ben Devlet Operası'nda bu kadar kötü şey izlemedim, bugüne dek.
Akılda kalacak tek şarkısı olmayan bir müzik.. Dekor berbat, danslar, koreografi berbat.. Elle tutulur yeri yok..
Ülkeler arası ilişkilerle bir Bolşoy gösterisi ayarlanabildi, o kadar. O da "Tısss" geçti.
Bir tane yazı bulamadım dünya basınında.. Ülkemizde kaç kez sahneye konabildi, bilemem.
Üç mü?. Beş mi?.
Gazetelerde ne "Aman kaçırmayın" diyen oldu, ne de "Bunca masrafla yapıldı, niye oynamıyor" diye soran..
Dün sabah gazetemi açtım..
"Bodrum'da 3 Tenorlu Gece.." 3 tenor, ülkemizin, Pavarotti, Domingo, Carreras örneği çıkardığı harika gurubun adıydı.
Şenol Talınlı.. Ayhan Uştuk.. Aykut Çınar!.. Ankara Devlet Operası'nın üç devi!.
10 yıldan beri yurdun dört bir yanında verdikleri konserlerle olay olan üç harika adam.. Gittikleri her yeri coşturur, çınlatır dönerlerdi.
Karahan, Genel Müdür olunca, konserleri bıçak gibi kesildi.
"Neden acaba" diye düşünüyordum..
"Bodrum'da 3 Tenorlu Gece" başlığını görünce, fırladım..
"Tamam..
Bodrum'a gitmek için sebebim var artık" dedim.
Çünkü Devlet Opera ve Balesi'nin Bodrum Kaleiçi Festivali de, Turgut Reis Marina Klasik Müzik Festivali gibi, derme çatma, şişirme, ucuzdu. Bunlar için gitmeme gerek yoktu.
"Üç Tenor için giderim" dememe fırsat kalmadı, haberi okudum.
Murat Karahan "Üç tenor" adına da sahiplenmiş meğer.
Murat, yanına Devlet Operası'da en fazla ikinci kast olmuş iki tenor daha almış, Devlet Opera ve Balesi Orkestrası'nı da peşine takmış, Bodrum Antik Tiyatro'ya konsere gitmiş, meğer, "Üç Tenor" diye..
Gene gitmeye değmez bir repertuarla sıfırladığı Aspendos Festivali'nin kapanışına da kendi konserini koydu ya..
Bu ne hırs, bu ne ihtirastır!.
Dünya sana yetmedi, Türkiye'nin her şeyi ve her yeri de sana çalışsın.
Devletin tüm imkanlarını kendin için kullan..
Sana rakip olma ihtimali bulunan hiçbir soliste, hiç bir şans verme..
Bu mu, Murat, bu mudur, ülke gururu, uluslararası sanatçılıkla yetinmeyip, Devlet Operası'nın başına asıl geçme sebebin?.
Duydum.. Benimle dost olan opera sanatçılarını - ki sayılarını ben bile bilmem, soruşturuyor, "Bunları Hıncal'a sen yazdırıyorsun" diyormuşsun..
Madem onun bunun lafı ile yazan biriyim, niye sen yazdırmıyorsun Murat?.
Canım kadar sevdiğim İsmet ve Mukadder Sezgin Ağbimlerin yeğeni, kendin bizzat kardeşim değil misin?. Elinde de Devlet Operası'nın bütün gücü var, üç otuz para tenor, bariton maaşı değil..
Sen denesene yazdırmayı, Hıncal'a!.