En başa dönmenin korkunçluğu ve acısı..
Bir şehit vermişiz, Diyarbakır'da.. "Bir!.." Belki de o yüzden en altta.. Korkunç olanı da bu değil mi?.Şehit haberleri, istatistik rakamlarına dönüşmüş. "Bir" olunca sayı, haber bile değil nerdeyse..O...
Bir şehit vermişiz, Diyarbakır'da..
"Bir!.."
Belki de o yüzden en altta.. Korkunç olanı da bu değil mi?.
Şehit haberleri, istatistik rakamlarına dönüşmüş. "Bir" olunca sayı, haber bile değil nerdeyse..
O sırada televizyon ekranına bir alt yazı düştü.
"Son Dakika.. Şemdinli'de 2 şehit!.."
"2" biraz daha önemi rakam olmalı ki, hala "Son Dakika" diye ekrana girebiliyor..
İşin acısı, en acısı bu değil mi?.
Şehit haberlerinin rutinleştiği, rakam kalabalık olmadığı zaman, haberden bile sayılmadığı döneme yeniden gelmiş olmak..
"Analar ağlamasın" diye çıktığımız yolda, yeniden en başa, çok acısını çektiğimiz günlere geri dönmek..
Bir gazetecinin arabasına kurşun sıkılıyor. Araba zırhlı, kurşunlar delmiyor bile.. Manşet..
Ama kalleşçe pusuya düşürülüp, her gün birer ikişer ölmeye başlayanlar artık "Kısa Haberler"e..
Çünkü ateş sadece düştüğü yeri yakıyor.. Arabası saldırıya uğrayan gazetecinin ateşi bize düşüyor.. Ya, her gün, birer ikişer, hatta üçer beşer ölen, Anadolu çocuklarının, fakir fukara evlerine düşürdüğü ateş!..
Ateşin düştüğü yer, sadece şehitlerin evi, köyü mü?.
"Etkisiz hale getirilenler"in sayısı şehitleri katlıyor.. Ya onların anneleri?. Onların anası ana değil mi?. O analar, bu ülkenin insanları değil mi?.