Euro 2016’da Türkiye!.. Arda!..
Çek maçında iki sahne gözümün önünden gitmiyor.. İkisinde de Emre Mor var.. Birincisi, Burak'ın attığı golden sonra.. Gol pasını veren Emre golü atan Burak'a koşuyor. Burak'ın o anda ne Emre, hatta ne de...
Çek maçında iki sahne gözümün önünden gitmiyor.. İkisinde de Emre Mor var.. Birincisi, Burak'ın attığı golden sonra.. Gol pasını veren Emre golü atan Burak'a koşuyor. Burak'ın o anda ne Emre, hatta ne de golle ilgisi var. Tribünlere dönmüş, utanç verici, yüz karası bir hareket yapıyor. Artık kime, ya da kimlere yapıyorsa, kol boyu "Geçirdim" hareketi bu.. Hakem o hareketin anlamını bilse daha o an kırmızı kart görür..
Gole sevinme değil, öfkeye yenilme iğrençliği, Burak'ın o golü Türkiye değil, kendisi için attığını bağırıyor.. Yakın çekimde Emre'yi gördüm, tekrarda.. Onun yüzündeki o çocuksu sevinç, çocuksu mutluluk, çocuksu coşkuyu..
İkincisi.. Emre kanatta topu kaptı, önündeki rakibini geçti. Birini daha.. Hızla akıyor Çek kalesine.. Dört kişi etrafını sararken 20 pastan şutu çaktı.. Kıl payı üstten avuta gitti top.. Gene yakın çekime Emre'nin yüzü girdi. Bu defa tam tersi, gene nasıl masum, gene nasıl çocuksu, ama nasıl içten "Üzüntü" fışkırıyor içinden..
Arda'yı anlatacağım yazıya Emre ile girmemin sebebi var. Çünkü Milli Takım Kaptanımız ve benim hayatta en sevdiğim insanların başında gelen (Okurlar yakından bilirler) Arda'nın, deneyimli ve Barcelona'ya gidecek kadar yetenekli Arda'nın, gencecik Emre'den öğreneceği şeyler var, çünkü.
Üç maç boyunca da Arda'da böyle içten sevinç, ya da böyle yürekten bir üzüntü ifadesi gören oldu mu televizyonların başında..