Hani intihar haberlerini ballandırmazdık..
Bu mesleğe 1957 kasımında başladığımda (Yani tam da şimdi 60'ıncı yılımdayım..) ilk öğrendiğimiz şeylerden biri, "İntihar haberleri büyütülmez, ayrıntı verilmez, çok kısa...
Bu mesleğe 1957 kasımında başladığımda (Yani tam da şimdi 60'ıncı yılımdayım..) ilk öğrendiğimiz şeylerden biri, "İntihar haberleri büyütülmez, ayrıntı verilmez, çok kısa olarak yazılır" kuralı oldu.
Bu yasal değil, mesleğimize öz, etik kuraldı. Tüm gazeteler çok da okunacak bir haber türü olduğu halde "Yazmayalım" diye bir centilmenlik anlaşması yapmışlardı sanki.
Neden?.
Çünkü dünya ruh bilimcileri, tabii bizimkiler de, intihar haberlerinin ayrıntılı yazılmasının, intiharı teşvik ettiğini söylüyorlardı. Yapılan araştırmalar da bunu doğruluyordu.
Günümüzde her şey reyting, her şey tiraj olunca, her türlü şiddet haberi, bu arada intiharlar da, sayfaları, ana haberleri kaplamaya başladı. Şimdi bol bol intihar yazıyoruz. Malzeme de bol bol buluyoruz. Biz yazdıkça intihar haberleri de artıyor sanki..
"Sanki.."
Bu lafa, Ruh Bilimcilerin dikkat etmesi gerek.. "Sanki mi, yoksa gerçek mi?."
Bol ayrıntılı bol intihar haberleri intiharı teşvik mi ediyor?.
Bunca Haber Kanalında bunca palavra oturumlar var her gece.. Beleş ya.. Saatler sürüyor.. Yahu bir gece de lafı dinlenir, iki üç Ruh Bilimci, Sosyal Psikoloji uzmanı toplansa da, "İntihar haberleri/ İntihar" ilişkisini tartışsalar ne olur?.
Dün bizim gazetede uzun uzun yazılmış iki intihar haberi vardı. Birisi daha önce verilmiş bir intihar haberinin devamıydı.
İki gün önce, ikisi doktor biri öğrenci üç Tıp mensubunun intiharını birleştirmiş "Ne oluyor" demişti, gazeteler.. "Doktorlara ne oluyor?.."
O sorunun yanıtı..