Muzaffer Sarısözen ve Yeni Türk Müziği Hareketi!..
Muzaffer Sarısözen çocukluğumdur..Sımsıcak bir aile yuvamdır.Mutluluğumdur. Unutamadığım Bandırma günlerimdir.Evimiz Paşabayırı'ndaydı. Şehre tepeden bakar, Paşabayırı.. Adı...
Muzaffer Sarısözen çocukluğumdur..
Sımsıcak bir aile yuvamdır.
Mutluluğumdur. Unutamadığım Bandırma günlerimdir.
Evimiz Paşabayırı'ndaydı. Şehre tepeden bakar, Paşabayırı.. Adı üstünde..
Gece oldu mu, şehrin ışıklarını seyrederdik, salonun penceresinin önünde toplanıp..
Öylesi..
Kış geceleri, hayatımda ilk gördüğüm kömür sobası orada yanar, bayağı da ısıtırdı.
Odun sobası gibi bir anda harlamaz, durmadan odun atmak gerekmezdi. Yandı mı, sabaha kadar.
Bu nasıl bir modern hayattı, Çaldıran, Van'dan sonra..
Radyomuz da vardı ha!. Babam bir Aga radyo almıştı eve.. İki istasyonu vardı, Türkiye'nin. Orta dalga İstanbul ve uzun dalga Ankara.. İstanbul biraz parazitliydi ama Ankara iyi dinlenirdi. Akşam yemeğinden sonra radyonun başına koşardık, ailecek..
Annem kestaneleri sobanın üzerine dizerdi..
Radyoda da Yurttan Sesler oldu mu, tadımızdan geçilmezdi.
Muzaffer Sarısözen ve Yurttan Sesler Korosu dedi mi spiker, sanki bir şey görecekmişiz gibi gözlerimiz radyoya çevrilirdi. Dua ederdik ki, elektrikler kesilmesin.. Sık sık kesilir, ne zaman geleceği de belli olmazdı çünkü.
Yurttan Sesler Korosu, Anadolu'nun dört bir yanından Muzaffer Sarısözen'in derlediği binlerce türküden seçmeler okurdu. Çoğunu bilir, kısık sesle eşlik ederdik..
Bu harika ülkenin çocukları olduğumuzu hissederdik..
Aile olduğumuzu hissederdik.. Kemal daha dünyada yok. Serpil minnacık.. Ama o da bizimle beraber.
Hepimiz bir arada, ayni güzelliği ayni anda hisseder, ayni anda yaşar, paylaşırdık.. Aile de bu demek değil mi zaten!.
Yetmiş yıl öncesinden söz ediyorum.. Ödev yapacak dosya kâğıdı, annemin dikişlerini tutturacak toplu iğnenin dahi yok olduğu, biz çocukların en sevdiği yemek patatesin bile pahalı olduğu için haftada en fazla iki kez piştiği, ekmeğin, şekerin, pirincin, yumurtanın karne ile satıldığı "Yokluk" günleriydi onlar..
Hiçbir şey yoktu ama, sevgi o kadar çok, o kadar boldu ki!. Hepimize yetiyordu.
Biz'dik o günler.. Bir arada yaşayan ama ellerindeki telefon dışında hiçbir şeye bağlı olmayan, kalabalıktaki yalnızlar, kopuklar değildik, bugünkü gibi..