O şoför ne oldu, Topbaş Başkan?.
Sabah evden çıkarken aHaber'de görüntüsünü izledim, bir gün evvel gazetelerde okuduğum haberin. Hastaneye gitmişler.. Küçük kızı bulmuşlar, konuşmuşlar.. Otobüs güvenlik kamerasından da...
Sabah evden çıkarken aHaber'de görüntüsünü izledim, bir gün evvel gazetelerde okuduğum haberin. Hastaneye gitmişler.. Küçük kızı bulmuşlar, konuşmuşlar.. Otobüs güvenlik kamerasından da görüntüleri almışlar. Tam dört dörtlük bir haber yapmışlar.
Kazanın oluş şekli tüyler ürpertici.. Belediye otobüsü gidiyor.. Ama kapısı açık.. Kapının önünde küçük kız.. İnmek için ayağını atmasıyla, otobüsün altında düşüp kaybolması bir oluyor.
O kazadan kızın çok hafif yara ile kurtulması mucize. Şu anda hastane yatağında değil, Zincirlikuyu mezarlığında yatıyor olabilirdi. O kadar feci..
Peki ne oldu o şoför, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı?.
Ne oldu o şoföre, İstanbul Belediye Başkanı?.
Cevap vereyim?..
Hiç!.
Şu anda bir belediye otobüsünde direksiyon sallıyordur, kesin..
Kız eğer tekerleğin altına gidip ölseydi, şoför o zaman, "Taksirli ölüme sebep olmaktan/ Kapı açıkken otobüsü sürmek" mahkemeye verilir, 2 seneden başlayarak hapsi istenir, tutuksuz yargılanmasına karar verilip serbest bırakılır, sonunda aldığı komik ceza da ertelenir, ya da paraya çevrilir, yani küçük kızın katili bir gün bile içerde kalmadan, hayatına, hatta otobüs şoförlüğüne devam ederdi.
Sinan Çetin'in oğlu olmadığı için de, benim popülist medyam zerre üzerinde durmaz, "Fikri takip" denen temel gazetecilik ilkesini çöpe atıp, unutur giderdi.