Takım olmanın mucizelerini gördünüz mü, siyasal liderler!..
Avrupa Şampiyonası elemelerinin 6 takımlık A gurubunda ilk beş maç oynandıktan, her takım birbiri ile birer kez karşılaştıktan sonra, yani gurup maçlarının ilk yarısı sona erdiğinde, Türkiye 5...
Avrupa Şampiyonası elemelerinin 6 takımlık A gurubunda ilk beş maç oynandıktan, her takım birbiri ile birer kez karşılaştıktan sonra, yani gurup maçlarının ilk yarısı sona erdiğinde, Türkiye 5 puanla, Kazakistan'la sonunculuk savaşı yapıyordu. İlk ikiye girip doğrudan finallere gitmek hayal bile değildi. En iyi ihtimal üçüncü olarak playofflara kalabilmekti. Bu en iyi ihtimali düşünen, hele playoffu da geçip Fransa'ya gitmeyi umut eden kaç kişi vardı ülkede?.
Var olanların çoğu da "Alay edilirim korkusu" ile bunu açık açık söylemekten çekiniyordu..
Fatih Terim hariç.. "Biz 'Bitti' demeden bitmez" dedi, bir futbol değil yaşam dersi vererek..
Sonra kara kaplı kitabı açtı, kendi yanlışlarına baktı.
Onu oraya "Uzun vadede bir Fatih Terim takımı yapsın" diye getirmişlerdi. 1990'lı yılların sonlarında yarattığı Galatasaray, o Galatasaray'ın iskelet olduğu Milli Takım gibi.. Oysa Fatih Terim "Avrupa elemeleri hemen başlıyor. Reforma vakit yok" diye, başarısız eskileri toplamıştı etrafına gene..
İlk beş maç günü, 5 puanla kapanırken "Eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağacağını" gördü.. Artık kaybedecek bir şeyi de kalmadığına göre, kendi takımını kurmaya başlayabilirdi. Kurdu da..
O takım işte, Hollanda'yı hezimete uğrattıktan sonra, İstanbul'da yenildiği Çekleri de Prag'da yendi. Hem de Türkiye için bir felaket gününün akşamında..