Tellal bağırtmak lazımsa, onu da yapalım!.
Çocukken Kilis'te hatırlarım, tellallar vardı. Ellerindeki zili sallaya sallaya, sokak sokak dolaşır ve bağırırlardı "Duyduk duymadık demeyin" diye ve bir şey duyururlardı.. O zaman geçin öyle televizyon, radyo...
Çocukken Kilis'te hatırlarım, tellallar vardı. Ellerindeki zili sallaya sallaya, sokak sokak dolaşır ve bağırırlardı "Duyduk duymadık demeyin" diye ve bir şey duyururlardı..
O zaman geçin öyle televizyon, radyo, doğru dürüst ses sistemleri de yoktu.. Gazeteler üç günde gelirdi Anadolu'ya. Duvarlara afiş koyma hiç mümkün değildi öylesi..
Tellal, tek duyurma aracıydı..
Belediyenin, kaymakamlığın duyuruları.. Ya da bir reklam..
Şehre bir film, bir tiyatro gelmiş..
Ya da, mesela, her babalar gününde yazarım, babamın antika av çiftesi satılıyorsa.. Omzunda çifte, elinde zil.. Bağırırdı tellal, duyuruyu..
Bu devirde tellala ihtiyaç var mı?. Adı "İletişim Çağı" olan devirde hem de..
Valla var!.