Uyuyun spor şefleri, uyuyun!..
Bütün gazetenin bir tek telefonu vardı, onu da zamanın iktidarı kestirmişti. Tek haber kaynağımız, Anadolu Ajansı'ydı.. 19 Mayıs Stadı'nın oralardaki ajans binasının giriş holündeki rafta, yan yana kutular...
Bütün gazetenin bir tek telefonu vardı, onu da zamanın iktidarı kestirmişti. Tek haber kaynağımız, Anadolu Ajansı'ydı.. 19 Mayıs Stadı'nın oralardaki ajans binasının giriş holündeki rafta, yan yana kutular vardı. Haberler teksir edilir bu kutulara dağıtılırdı. Bizim Emrullah Efendi de, saat başı gider, biriken bültenleri alır gelirdi.. Hepsi o.. Bir gün eli boş geldi. İktidar, muhalif Yeni Gün gazetesine bülten verilmesini de yasaklamıştı.
O koşullarda gazete çıkarırdık.
Sorun "Gazeteyi o koşullarda nasıl çıkarırız" değildi. Sorun "O koşullarda bile ötekilerin bir adım önüne nasıl geçeriz, nasıl fark yaratırız" olurdu aramızda..
Gece yarılarını geçer, sabaha karşı eve dönerdik, hem de Ankara'nın buz gibi soğuğu ve diz boyu karında, Ulus'tan Yenişehir'e yürüyerek dönerdik ama mutlu dönerdik..
Ertesi gün fark yaratacağımızı bilirdik çünkü..
"Şimdiki spor şeflerinin böyle bir derdi var mı acaba" diye düşündüm, sabah kalkıp gazetemi okuduktan ve "Yeni ne var" diye NTV Haber kanalının alt yazılarına baktıktan sonra..
Gazete, Beşiktaş- Olympiakos maçıyla doluydu. Bugün işte, okulda, kafede, kahvede birine "Sabahspor'da okudun mu" diye anlatacağınız özel, güzel, çarpıcı, ön almış, fark yaratmış tek satır olmadan..