Yılbaşı'nda ne giysek?..
Ayşem'in (Özyılmazel) boydan boya kırmızılar içindeki kıyafeti, dün ekimizin baş sayfasını kaplamıştı, üzerinde "Yılbaşı'nda ne giysek" yazarak!.Kırmızı, iç...
Ayşem'in (Özyılmazel) boydan boya kırmızılar içindeki kıyafeti, dün ekimizin baş sayfasını kaplamıştı, üzerinde "Yılbaşı'nda ne giysek" yazarak!.
Kırmızı, iç çamaşırlarına varıncaya dek Yılbaşı'nın rengidir, Coca Cola'nın Noel Baba'nın rengini kırmızıya boyadığından beri.. Ama bana sorarsanız, şairlerle ayni fikirdeyim.
Kadının rengidir..
"Bir başka rengi istemez gönlümüz" diyen Yahya Kemal gibi..
"O gül endam bir al şale bürünsün yürüsün
Yüzü gönlüm gibi ardınca sürünsün yürüsün" diyen Enderunlu Vasıf gibi..
Ama bugün Ayşe'nin giydiği kırmızı değil, sorduğu soru üzerinde duracağım..
"Yılbaşı'nda ne giysek?."
Hatta baş tarafını da atın..
"Ne giysek?."
İşte bu insanlık tarihinin en sık ama en zor sorusuna yanıt olabilecek üç anı..
Yetmişli yıllar..
Amerika'da Sears mağazasına girdim. Tam girişte, yaka cebinin üzerinde hoş bir işlemeyle bir gömleği mankene giydirmişler.. "10 dolar" yazıyor üzerinde.. Ben de gömlek merakı var ya.. Doğru erkek katına çıktım. Gömlek bölümüne geçtim. O gömlek, orada da bir manken üzerinde.. Üzerinde fiyatı yazıyor.. "120 dolar.."
Gömlek elimde bölüm şefine koştum.. "Bu gömleğin aynisi aşağıda mağaza kapısında, üzerinde '10 dolar' yazıyor.. Burda 120.. Ne iş?."
Şef, "Aşağıdaki gömleğin yakasındaki iş makine ile yapılmıştır" dedi. "Burada elle. Fiyat farkı el emeği, göz nurundan geliyor.."
"Kim bilecek ki farkı" dedim..