Yunanlıyla kardeş olduğumu hatırlamak!.
Kafamda dünden size söz verdiğim yazılar, yeni planladıklarım dönerken oturdum sabah kahvemin ve gazetemin başına.. Sonra Stelyo'yu okumaya başladım.. 1980'li Gelişim yıllarından beri can kardeşim Stelyo Berberakis'i.. O...
Kafamda dünden size söz verdiğim yazılar, yeni planladıklarım dönerken oturdum sabah kahvemin ve gazetemin başına..
Sonra Stelyo'yu okumaya başladım..
1980'li Gelişim yıllarından beri can kardeşim Stelyo Berberakis'i..
O zaman bizim Atina temsilcimizdi Stelyo.. Harika yazılar yollardı. Ercan Arıklı'nın Gelişim'e topladığı kızların da sevgilisiydi. Öyle yakışıklıydı.
Ben giderdim Atina'ya.. O gelirdi İstanbul'a. Kardeşim gibiydi değil, kardeşimdi gerçekten. Ama kıskandığım kardeşim. Kızlar ona bayılırdı ya..
İşte o Stelyo'yu okurken gazetemde kahroldum..
Bizim mesleğin güzellikleri çoktur. Ama insanı kahreden yanları da vardır.
Bazen için yanarak, yıkılarak, yok olarak yazarsın. Yazmak zorunda kalırsın.. Meslek acı macı dinlemez çünkü.. Tiyatrodan beterdir..
Orda devam eden şovdur. Bizim meslekte ise, gerçeği yaşar ve yazarsın.. Görev, acıyı bağrına basmak ve için cayır cayır yanarken dahi yazmaktır..
Neler yazmış Stelyo..
Mati, Atina'nın en güzel yazlık semti.. Bizim Tuzla gibi.. İzmir'in Ilıca'sı gibi..Orda Atinalıların yazlık evleri var. Atina yazları yanar ha.. Mati ise püfür püfür.. Bir yandan denizden gelir rüzgar, püfür püfür.. Ters dönerse ormandan gelir, püfür püfür. Hep serin, hep mis kokulu..
Aynen bizdeki gibi, sayfiye evlerinde büyük anneler, büyük babalar ve onların yanlarına yollanan torunlar kalırlar.. Anne ve babalar hafta sonları katılır onlara..
İşte o korkunç yangın o Mati'de..
Orman tarafında çıkmış yangın. Rüzgar öyle bir hızlandırmış ki yayılmayı, anlatıyor Stelyo.. Fırtınanın getirdiği küller, evin bahçesine düşerken, alevler bahçedeki ağaçları sarmış bile.. Korku filmlerinde olmayan bir hızla yayılmış cehennem ateşi.. Yol kenarında duran arabalarına atlayanlar panikle gaza basınca, bizde olanlar olmuş.. Yollar da tıkanmış.
Hızla gelen alevler kilit yolda arabaları alev fırınına döndürmüş.. İçinde kavrulmuş insanlar..
Deniz yönünde koşmalar başlamış.
26 insan, çocuklu büyüklü gurup, deniz kenarına ulaşmış. Ama deniz kenarı uçurum.. Antalya'nın hani o intihar için gittikleri falezlerden daha da derin uçurum.
Atlamak ölüm.. Ya kalmak?.
Stelyo anlatıyor.. Anlatmak zorunda..
Çocuklu, bebekli 26 insanın kavrulmuş cesetlerini birbirlerine sarılmış bulmuşlar.. Pompei'deki gibi yani..
O anı, o çaresizliği düşünün hele..
Yazıyor Stelyo kardeşim.. O da yanarak, cayır cayır yanarak yazıyor. Ben de okurken yanıyorum ama nerde benim yanmam, nerde onların içindeki hiç sönmeyecek yangın.
Yazıyor Stelyo.. Okurken ağlatan sahneleri yazıyor...
- Yangının azgın alevlerinden kurtulmak isteyen birçok kişi, denize atlayınca boğularak öldü.
Denize ulaşmak için uçurumlardan atlayarak ölen, yaralananlar oldu.
- Denize atlayanlardan onlarca kişi, yüzme bilmeyenlerin boğulmalarını izlemek zorunda kaldı. Saatlerce yüzmekten yoruldukları için yüzme bilmeyenlere yardım edemediklerini anlattılar.
- Haritadan silinen yerlerden olan Mati'deki yazlıklar, genellikle torunlarla doluydu.
Atina ve diğer şehirlerde çalışanlar yazları çocuklarını, anneanne ve dedelerine emanet ediyor.
Felaketin ardından anne ve babalar, hem çocuklarını hem de kendi anne babalarını kaybettiler..
- Bir baba, bebeğini kucaklayarak apar topar denize kaçarken, arkalarından gelen eşinin alevlerden kaçamadığını gördü.. Çaresiz adam, eşinin yanışına şahit oldu.
- Bir çift, yaşlı komşularını kurtarmaya çalışırken alevlerin içinde kaldı..
- Alevlerden kaçmaya çalışan bir kişinin ölmeden önce erimiş asfaltta bıraktığı ayak izleri felaketin simge karesi oldu.
Bu haberi Sabah için kaleme alırken neler hissettiğini tahmin edebiliyorum Stelyo kardeşim..
Ediyorum da ne oluyor?.
Sevgi paylaşınca artar?. Ya acı?.
Benim de içimin yandığını bilirsen, Yunanlı Kardeşim!. Benim de içimin yandığını bilirsen?.
İstanbullu Hıncal'la kardeş olduğunu hatırlarsan eğer, bir ama bir nebzecik azalır mı acın, Yunanlı Kardeşim!.