15 Temmuz müze girişimleri üzerine
15 Temmuz, Türkiye’nin siyasi tarihinde çok önemli bir dönüm noktası. Türk milletinin demokrasi yanındaki duruşunun, azim ve kararlılığının tecelli ettiği bir tarih. Artık bir takvim yaprağı olmaktan...
15 Temmuz, Türkiye’nin siyasi tarihinde çok önemli bir dönüm noktası. Türk milletinin demokrasi yanındaki duruşunun, azim ve kararlılığının tecelli ettiği bir tarih. Artık bir takvim yaprağı olmaktan çıkıp, içinde şehitlerin manevi mirasını, ailelerinin hüzün ve özlemini, gazilerin acılı ama onurlu hatıralarını, Türk milletinin aylarca atlatamadığı travmayı içinde barındıran, hainlerin cesaretini kıran, düşmanları mevzilerine çekilmeye mecbur bırakan bir olgu. Böylesine çok boyutlu bir konuda artık Türk milletinin geniş bir belleği var. Bu bellek, Türkiye’nin geleceği adına ders çıkarılacak tecrübeler içeriyor.
Şehitleri anma, miraslarını yaşatma ve bu tür hain girişimlere karşı vatandaşlar arasında birlik ve beraberlik şuurunu koruma gibi amaçlarla etkinlik ve faaliyetler yapılıyor, anıtlar dikiliyor. Bir anlamda 15 Temmuz’da milletimizin demokrasiden yana kararlı duruşu yaşatılmaya çalışılıyor.
Bu tür etkinliklerin bir başka boyutu ise müzecilik alanında. Kültür ve Turizm Bakanlığı başta olmak üzere, Büyükşehir Belediyeleri de projelerini ilan ediyorlar, her geçen gün sayı artıyor. Anadolu’da da, çok sayıda şehirde, ‘15 Temmuz ve Demokrasi’ konulu müze girişimlerinin olduğunu biliyoruz. Bu projelerin öncülüğünü genellikle belediyeler yapıyor. Tüm bunlar elbette gerek 15 Temmuz demokrasi ruhunun yaşatılması, gerekse müzecilik faaliyetlerinin Türkiye’de artırılması bakımından son derece önemli. Bu müzeler, eğitim kurumlarının da uğrak yeri olup, yaşayan mekânlar haline gelirse, bu aynı zamanda milli bir duygu etrafında kültürel alanda canlanmaya da vesile olacaktır. Fakat dikkat edilmesi gereken önemli bir konu var ki, bu projeler bir noktadan sonra birbirinin kopyası haline gelme riskiyle karşı karşıya. Bu müzeler, Türk toplumunun 15 Temmuz belleğini özgün, sanatsal ve ayırt edici bir şekilde ele almalı. 15 Temmuz fotoğraflarından oluşan tek tip bir içerik yerine, demokrasinin, vatan şuurunun, millet olma bilincinin, vesayetler karanlığının en rafine ve kreatif yollarla ele alınması gerek. Fotoğraf, resim, müzik, kavramsal sanat, enstalasyon, video art gibi farklı usul ve enstrümanlarla yapılmalı. Medyanın verili diline değil, her şehrin 15 Temmuz’a dair kendi hikâyesini ön plana çıkaran özgün bir içerik ve üsluba dayanmalı.
Milletlerin kahramanlıklarını, acılarını özgün bir dille anlatabilen eserler geleceğe kalabilir, klasikleşerek ölümsüzleşebilir. Milli edebiyatımız bunun güzel örnekleriyle dolu.