Araba sevdası
Araba sevdası, Türk modernleşmesindeki Batılılaşma serüvenini anlatan edebi bir roman. ‘Musavver (resimli) milli hikâye’ tanımlaması dönemin edebiyat ortamı içinde kitabın iddiasıyla ilgili birkaç...
Araba sevdası, Türk modernleşmesindeki Batılılaşma serüvenini anlatan edebi bir roman. ‘Musavver (resimli) milli hikâye’ tanımlaması dönemin edebiyat ortamı içinde kitabın iddiasıyla ilgili birkaç hususa işaret ediyor. Birincisi, görselliğin bir izlek olarak kullanılması. Bu, elbette dönemin edebi kamusunun ilgisini çekmek üzere bir reklam unsuru. Ama daha önemlisi ‘millilik’ vurgusu, Batılılaş(ama)manın traji-komik yanlarına, araba etrafında şekillenen bir kurgu içinde ayna tutuyor.
Yani araba, milli hikâyenin merkezinde taşıyıcı bir unsur.
Romanın ana kahramanı Bihruz Bey, Fransız kültürüne hayran, gösteriş meraklısı bir genç. Ona göre, milli olan her şey kaba ve yetersiz. Sözgelimi Türkçe, kaba bir dil. Yetersizliği, eksik bir Fransızca ile tamamlanıyor! Alafranga kıyafetler, gösterişli asa, üst sınıflara mensubiyet çabasının göstergesi. Fakat romanda arabanın yeri her şeyin fevkinde. Araba, şekilsel modernliğin taşıyıcı olgusu. Maddi zenginliğin, alafrangalığın, modernliğin temel göstergesi. Araba aynı zamanda bir aşk nesnesi. Zira Bihruz’un lüks bir landoda görüp âşık olduğu kadın, Periveş, arabayla adeta özdeş. Arabayı Periveş’in imajından çekip aldığınızda geride kalan koskoca bir hiçlik. Zaten Araba Sevdası romanı, edebiyat tarihçileri tarafından da epistomolojik olarak ‘geleneksel olanla Batılı olan arasındaki hiçlik’ olarak tanımlanıyor.