Avrupa konformizmi
60 milyon insanın mülteci olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bu insanların bir kısmı ekonomik gerekçelerle, daha iyi yaşam şartlarına kavuşmak için yerlerini yurtlarını terk ederken, bir kısmı da...
60 milyon insanın mülteci olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bu insanların bir kısmı ekonomik gerekçelerle, daha iyi yaşam şartlarına kavuşmak için yerlerini yurtlarını terk ederken, bir kısmı da iç savaş, siyasi baskılar ve hayati tehlike nedeniyle başka ülkelere göç etmek durumunda kalıyor.
Bu tablo, II. Dünya Savaşı’ndan sonraki en yüksek mülteci sayısına ulaştırdı dünyayı. Nice deniz, yeni bir hayata kavuşmanın canhıraş mücadelesi içindeki insanın umudunun batağı haline geldi. Şimdi bu bataklardan biri Akdeniz. Suriye’den başlayan insan göçü Akdeniz’de, Ege’de, Balkanlar’da Avrupa’nın sadece mülteci politikalarına değil, ahlaki bariyerlerine de çarpıyor. Son aylarda Akdeniz’e akan kalabalıklar karşısında Avrupalı hükümetler kırmızı kartlarını türlü şekillerde çıkardılar. İngiltere savaş gemilerini denizlere çıkarma teşebbüsüyle ‘çıkarları’ üzerinden yaklaştı meseleye. Almanya ‘ekonomik’ bir fırsat olarak gördü; mülteciler arasından ‘işe yarar’ bulduklarına kapı araladı. Macaristan Türkiye gibi ülkelere para yardımında bulunmayı teklif etti. Hulasa, hümanist Avrupa’nın mültecilere bakışı ‘çıkarcı, ekonomik ve konformist’ bir yaklaşım içeriyor.