Avrupa'nın tarihsel tedirginliği
Avrupa'nın, Batı dışında kalan dünyayı tanımlama, siyaseten ona yön verme alışkanlığı çok köklü tarihsel temellere dayanıyor. İslam'ın yeni bir güç olarak ortaya...
Avrupa'nın, Batı dışında kalan dünyayı tanımlama, siyaseten ona yön verme alışkanlığı çok köklü tarihsel temellere dayanıyor. İslam'ın yeni bir güç olarak ortaya çıkışı ve kısa sürede yayılması, Batı'yı yüksek düzeyde bir tedirginliğe sürükledi ve 12.yy'dan itibaren Avrupa, oryantalist diskur içinde harekete geçti.
Bir yanda Haçlı Seferleri, diğer yanda İslam akidesini entelektüel ve felsefi temeller üzerinden zayıflatma çabaları bir arada yürütüldü. Sanat, filoloji çalışmaları, edebiyat bu çabanın bir parçası olarak işlev gördü. Dini ve akademik kurumlarda, Doğu'da ortaya çıkan bu yeni gücün dinamiklerini öğrenme merakı uyandı. Seyyahlar, Batı toplumlarında merak uyandıran imgeler sunarken, Avrupalı komutanlar ordularını bu imgelere sahip olmak üzere sefere hazırlıyordu.
Bu seferberlik öylesine çok boyutlu yürütüldü ki, bu süreçte Avrupa, İslam'ın açtığı yeni ufuktan etkilenerek, kendi rönesans ve reformunu yaşadı. Eski Yunan ve Roma mirası üzerinde adeta küllerinden doğarak kendini yeni baştan yarattı. Bu baş döndürücü inşa hali, ona kendisi dışındaki tüm toplumları tanımlama, biçimlendirme cesaretini verdi. Kendi bulunduğu noktayı, 'öteki' toplumların ulaşması gereken bir seviye olarak konumlandırdı. İlerlemeci anlayış, hâkim diskur olarak tüm dünyaya dalga dalga yayıldı.