Çin bahsi açılmışken...
‘Çinliler sürekli değişime inanırlar ama her şeyin daha önceki bir duruma doğru hareket ettiğini düşünürler. Dikkatlerini çok geniş olaylar yelpazesine yöneltirler; şeyler arasındaki ilişkileri...
‘Çinliler sürekli değişime inanırlar ama her şeyin daha önceki bir duruma doğru hareket ettiğini düşünürler. Dikkatlerini çok geniş olaylar yelpazesine yöneltirler; şeyler arasındaki ilişkileri araştırırlar ve bütünü anlamadan parçanın anlaşılamayacağını düşünürler. Batılılar ise daha basit, daha determinist bir dünyada yaşarlar; daha büyük resme bakmak yerine, dikkat çekici nesnelere veya insanlara odaklanırlar ve nesnelerin davranışına hükmeden kuralları bildikleri için olayları denetleyebileceklerini düşünürler.’
Bu mukayese Amerikalı sosyal psikoloji profesörü Richard Nisbett’e ‘Doğulular ve Batılılar nasıl -ve neden- birbirinden farklı düşünürler?’ sorusunu sorduran parlak bir Çinli öğrenciye ait. Bir Çinlinin dünyayı bir çember, Batılıların ise bir çizgi olarak görmesi yargısının daha geniş ifadesi.
Oysa insanoğlu aynı temel bilişsel süreçlere sahip değil mi? Yoksa bu tür kültürel farklılıklar dünyanın değişik yanlarına maruz kalmalarından mı kaynaklanıyor?
Kadim Çinliler, neden Yunanlıların geometride güçlülüğüne karşın cebir ve aritmetikte üstündü? Batılı çocuklar isimleri fiillerden daha hızlı öğrenirken, neden Doğulu çocuklar fiilleri isimlerden daha hızlı öğreniyor? Batı tıbbı neden insan vücudundaki organlara tek tek odaklanırken, Çin tıbbı insanı bir bütün olarak görme eğiliminde? Ve tüm bunlara karşın küreselleşmenin getirdiği kültürel karşılaşmalar bu farklılıkları ne oranda ortadan kaldırıyor? Ya da bir milyar insanın Antik Yunan, iki milyara yakın insanın ise kadim Çin düşünce geleneklerine varislik ettiği düşünüldüğünde bu farkın temeli Aristo ve Konfüçyus’a mı dayanıyor?