Kırmızı alarm
Her toplantının bazı formal amaç ve hedefleri olur. Ama bir de atmosferi, psikolojik iklimi... 23-24 Mayıs’ta İstanbul’da gerçekleştirilen Dünya İnsani Zirvesi’nde de kırmızı alarm ruhaniyeti hâkim. Her ne...
Her toplantının bazı formal amaç ve hedefleri olur. Ama bir de atmosferi, psikolojik iklimi... 23-24 Mayıs’ta İstanbul’da gerçekleştirilen Dünya İnsani Zirvesi’nde de kırmızı alarm ruhaniyeti hâkim. Her ne kadar kokteyller, imza törenleri, sunucular, panelistler gözle görünür yanı olsa da.
Ana gündem; ‘insanlık alarm veriyor...’ Çünkü ülkeler, toplumlar, insanlar arasında büyük uçurumlar var. Dünyanın geneline bakıldığında hemen her şey Amin Maalouf’u haklı çıkaracak cinsten. Çivisi Çıkmış Dünya adlı kitabında şöyle diyordu Maalouf;
‘Entelektüel dünyanın, finans dünyasının, iklimin, jeopolitiğin, etiğin çivisi çıkmış durumda. Pusulasız bir halde girdik yeni yüzyıla...’
İşte bu nedenle, üretilen politikalar dahi insanlığın geleceğini tehdit eder mahiyette. ‘Çözüm önerileri’ dahi sorun üretiyor. Üstelik yardım adı altında Afrika’nın zengin madenlerinin nasıl sömürüldüğünü düşününce ‘insani yardım’ kelimesinin de ne kadar kirletildiğini görüyor insan.
Bir Afrika ülkesindeki valinin şöyle feryat ettiğini söylüyor bölgeyi iyi tanıyanlar; ‘kimi sivil toplum kuruluşları, birkaç sefil görünümlü Afrikalı çocuk bulup, fotoğraflarını çekip, sonra onların üzerine kendi ‘insani yardım’ PR’larını yapıyorlar’ şeklinde...
Ne yazık ki gerçekten de öyle. Büyük uluslararası kuruluşların ‘insani yardım’ adı altında yaptığı masraf kalemlerine baktığınızda, harcamaların çoğunun, kuruluşun binasına, bürokratlarının geliş-gidiş, konaklamasına yapıldığı göze çarpıyor. Oysa Afrikalının hayatına dokunan ne? Aslolan, mağdurun hayatındaki değişim ve dönüşüm değil mi?
İnsani yardımın önemli bir kısmı gönüllülük esasına dayanıyor. Karşılıksız, menfaat beklemeden yapmak... Dünyamız giderek hoşgörü ikliminden horgörü iklimine savrulurken gönüllülükten bahsetmek çok da mümkün değil belki. Zira gönül kelimesini önce hayatımızdan, sonra sözlüklerimizden çıkarma eğilimindeyiz.