Rasyonel akıl ve vicdanlı kalbin 7 Haziran kararı
Seçimlere iki hafta kaldı. Meydanların gündeminde günübirlik tartışmalar var. Hepimiz sandık başına giderken bu gündelik tartışmaların detaylarını unutacak, oluşturduğu toplam algıdan hareketle oy...
Seçimlere iki hafta kaldı. Meydanların gündeminde günübirlik tartışmalar var. Hepimiz sandık başına giderken bu gündelik tartışmaların detaylarını unutacak, oluşturduğu toplam algıdan hareketle oy kullanacağız. Ama daha önemlisi siyasi partilerin şimdiye kadar ne yaptığı ve ne yapabileceği üzerinden bir kanaatle sandık başına gideceğiz.
Partilerin bundan sonra Türkiye için ne yapabileceği biraz da şimdiye kadar ne yaptıkları üzerinden değerlendirilebilecek bir konu. HDP’den başlayalım. HDP, Türkiye’nin son 12 yılda geldiği demokratik açılımların bir ürünü. Kürtçe siyasal propaganda yapma hakkı başta olmak üzere varlığını çözüm sürecinin yarattığı atmosfere borçlu.
Kendince Türkiye partisi olma iddiasında ama şu an angaje olduğu yapılanmalar nedeniyle bu imkânsız. Alabileceği muhtemel oylar, ya hâlâ kimlik siyasetinin prim yaptığı dar çevrelerden ya da AK Parti kazanamasın diye oy kullananlardan gelecek. Seçim barajı uygulamasını şahsen tasvip etmemekle beraber, HDP siyaset için gerekli güven verici diğer niteliklere haiz olmadığı için Türkiye partisi olmaktan uzak olduğu gibi barajı aşması da zor görünüyor.
CHP ise, her şeyden önce Türkiye tarihinde tek parti dönemi gibi karanlık bir devrin tarihi yükünü taşıyor. Geçmişte parlak bir dönemi yok. Son 12 yılda ise etkin bir muhalefet yapamadığı gibi iktidar partisinin rüzgârında savrulmuş bir parti. Açıkladığı son ‘proje’ dahi, bu toplumun kültürel, tarihi kodlarıyla harmanlanmamış, gerçeklikten uzak, ithal bir PR ürünü olduğu aşikâr ve AK Parti’nin yıllar önce gündeme getirdiği ‘merkez ülke’ söyleminden intihal bir hayal.