Tarih yaparken tarihi yazmak
Tarih yazımı ile kimlik oluşturmak arasında büyük bir bağ var. Nitekim tarihi kaynaklar, 15 ve 16.yy’da Osmanlı’da bir tarih yazım patlaması yaşandığını gösteriyor. Kuşkusuz bu sürpriz değil....
Tarih yazımı ile kimlik oluşturmak arasında büyük bir bağ var. Nitekim tarihi kaynaklar, 15 ve 16.yy’da Osmanlı’da bir tarih yazım patlaması yaşandığını gösteriyor. Kuşkusuz bu sürpriz değil. Zira Fetret Devri sonrasında Osmanlı için yeni bir dönem başlamış, devletin sınırları genişlemişti. Değişen sınırlarla birlikte Osmanlı kimliğinin biçimlenme, devletin kurumsallaşma süreci hız kazanmıştı. Bu sürecin en önemli araçlarından birisi de tarih yazımı oldu. Nitekim, Tevarih-i ali Osman adlı eserlerde Osmanlı’nın kendini nasıl algıladığı, kimliğini nasıl tarif ettiği açık şekilde görülüyor. Bu eserler bize ‘tarihi gerçekliği’ anlattığı kadar, tarihin nasıl inşa edildiğini de gösteriyor.
Vakanüvislerin sadece kendi yaşadıkları dönemi ve şahitliklerini değil, geçmişe dönük yaşantıları da kaleme aldığını, bu sırada aslında çift yönlü bir tarih üretimi yaptıklarını görüyoruz. Tarihçi bu süreçte hem geçmişi kendine göre yeniden kurguluyor, hem de yaşadığı dönem için birtakım tercihlerde bulunuyor. Kimi olay ve olgular onun süzgecinden tarihe geçiyor, kimileri ise tarihe karışıyor.