İlk rekât ve ilk tokat
İlk tokadımı mahalle camiinde yedim. Laubalilik olmasın diye bizden ismini bile sakınan bir Kur’ân hocamız vardı. Elif cüzünü güç bela sökmüş Kur’an’a geçmiştim. Ne olduysa ondan sonra...
İlk tokadımı mahalle camiinde yedim. Laubalilik olmasın diye bizden ismini bile sakınan bir Kur’ân hocamız vardı. Elif cüzünü güç bela sökmüş Kur’an’a geçmiştim. Ne olduysa ondan sonra oldu. Bakara sûresinin ilk ayetlerinde biraz da yeni Kur’an’a geçmenin heyecanıyla ancak heceleyerek okuyabiliyordum. Ben her heceyi ikinci kez tekrarladığımda sakalları bütün bir rahleye hâkim olacak kadar gür olan hoca parmakları arasına kıstırdığı demir anahtarla başımı zonklatıyordu. Yine de ben bunu dayak yemişten saymıyordum. Asıl dayağımı ilkokul dördüncü sınıfa giderken Kafirun suresinin sonunu bir türlü getiremediğim için yemiştim bu hocadan. “Velaentümabidunemâa’bud”den öteye gidemiyordum bir türlü. Bu durum hocayı fena halde sinirlendirmişti.
Caminin ortasında bütün arkadaşların huzurunda beni evire çevire dövmüş, siniri geçince bir de o zamanın çocukları için iyi para olan madeni iki buçuk lirayı cebime sıkıştırıvermişti.