Köşe yazarı nasıl bir insandır?
Köşe yazarı olmak nasıl bir şey? Köşesinden ahkâm kesen yazar mı? Halkın kahvede konuştuğu siyaset muhabbetlerine kaynaklık teşkil eden kişi mi? Eline söz söyleme ve cevap yetiştirme silahını...
Köşe yazarı olmak nasıl bir şey?
Köşesinden ahkâm kesen yazar mı?
Halkın kahvede konuştuğu siyaset muhabbetlerine kaynaklık teşkil eden kişi mi?
Eline söz söyleme ve cevap yetiştirme silahını alıp önüne gelene sataşan kimse mi?
Belki hepsi, belki de hiçbir; ama yine de en azından her köşe yazarı yukarıdaki sokaklardan ömründe birkaç kez geçmiştir.
Köşe yazarlarının en çok yaptıkları iki şey: Televizyon kanallarında gezinmek ve gazete sayfalarına gömülmek.
Ne de olsa yazılanı yazar, konuşulanı yazıya tahvil ederler köşe yazarı denilen cins insanlar.
Kiminin okuyucuları vardır, kiminin takipçileri, kimisinin de hayranları.
Bir köşenin yazarı olmak için gündemle kurulan takip mesafesi ve de kıvrak bir zekâya yaslanmış kıvrak bir üslup lazımdır.
Bazen yazar hangi köşeden yazdığını unutur ve duruma ve vakaya odaklanır. Böyle durumlarda yazmak, yazma biçiminin de önüne geçer.
Üslup ve usturup arada kaynayıp gider.
Hangi köşe yazarı beni takip edip okuyor bilmiyorum ama ben size benim hiç aksatmadan okuduğum köşe yazarlarını rahatlıkla söyleyebilirim. İşte onlar:
Ahmet Hakan, Ahmet Kekeç, Selahattin E. Çakırgil, Mustafa Kurdaş, Adnan Öksüz. Engin Ardıç, Salih Tuna, Ayşe Böhürler, Faruk Aksoy, Fatma Barbarosoğlu, Yıldız Ramazanoğlu, Mustafa Kutlu, Yıldıray Oğur, Ömer Erdem, Mevlana İdris, Cihan Aktaş, Nuray Mert, H. Hümeyra Şahin…
Hepsi bu kadar değil elbette takip ettiklerimin. Ara sıra ve sıklıkla takip ettiğim yazarlar da var. Takipten maksat her okuduğum yazıyı beğenip takdir ediyorum anlamına gelmemeli.