Ahmet Hakan denilen tip...

Geçtiğimiz Cuma günü bu köşede, “Şimdi de Hürriyet gazetesi...” başlığı ile yazdığım yazıda, bu gazetenin Perşembe günkü manşetiyle ilgili bir eleştiride bulundum....

Geçtiğimiz Cuma günü bu köşede, “Şimdi de Hürriyet gazetesi...” başlığı ile yazdığım yazıda, bu gazetenin Perşembe günkü manşetiyle ilgili bir eleştiride bulundum. Hürriyet’te “Terör nedeniyle kapalıyız” manşetiyle çıkan uzun haberde, “PKK” lafı geçmiyor, “IŞİD tehlikesi” deniyor ama PKK tehlikesinden hiç söz edilmiyordu. Ben de sordum: “Niye terörün adı konmuyor, PKK niye denmiyor? Bizim subaylarımızı, polislerimizi, askerlerimizi, masum vatandaşlarımızı kim öldürüyor? Camilerimizi, okullarımızı kim yakıyor? Polisimizi uyurken ensesinden, suikast silahı ile cami avlusunda başından kim vuruyor? Karakollarımıza bomba yüklü araçlarla kim saldırıyor? HDP’li belediyelerin yardımlarıyla kim sokaklarda hendekler açıyor, barikatlar kuruyor, güvenlik güçlerimizle günlerce çatışıyor? Hürriyet gazetesinin nedir bu muğlâk “terör” yaklaşımı? Hürriyet yayın yönetimi, niye açıkça “PKK terörü”, “terör örgütü PKK” diyemiyor, demiyor?”

Ben fikir ve ifade hürriyetimi kullanarak sadece bir eleştiri yaptım. Hürriyet’in en çok savunduğu medya görevi...

Ertesi gün, 12 Aralık cumartesi günü Ahmet Hakan isimli yazarın yazısının başlığı: “Yüzsüz Gülerce”... Bir de yuh çekiyor. Doğrudan hakaret. Dünkü yazısında hakaretine devam ediyor, “pespaye itirafçı” diyor. Ben Hürriyet’in bir yayınıyla ilgili eleştiri yaptım, yayın yöneticilerinden cevap yerine bu yazardan hakaret geliyor.

Tamam, bu yazar kirli üslubu, çirkef sataşmaları, insanlara tepeden bakan ukala ve çokbilmiş halleri ile belki cevap verilmemesi gereken biri. Hani çirkefe bulaşma, şuna bir şey deme tipinde biri. İyi de Hürriyet gazetesi çok okunan, belli bir kitle üzerinde etkisi olan bir gazete. Bir cevap vermek zorundayım. Kem söz sahibine aittir. Ben Ahmet Hakan’ın seviyesizliğine düşmeyeceğim.

Önce Doğan Yayın Grubu’nun “Ortak Değerlerimiz” ve “Yazılı Basın yayın ilkeleri” içinde yer alan şu maddeyi hatırlatayım: “Kişi ve kuruluşları, eleştiri sınırlarının ötesinde küçük düşüren, aşağılayan lakap ve yakıştırmalar kullanılamaz.”

Şimdi Sayın Aydın Doğan’a soruyorum; “yüzsüz”, “yuh”, “pespaye”, “rezil” lakap ve yakıştırmaları aşağılayıcı, küçük düşürücü değil mi? Ben bu ifadeleri -ki böyle bir şeyi asla yapmam- Aydın Bey’e, Hürriyet’in Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Vuslat Doğan Sabancı’ya yöneltsem, hoşlarına gider mi? Sayın Sedat Ergin’e de soruyorum: Size böyle dense, bu ifadeler sizi rahatsız etmez mi? Bu hakaretleri, eleştiri der geçer misiniz? O zaman Ahmet Hakan’ın, ilkelerinizi çiğneyen edepsizliğine, terbiyesizliğine neden ses çıkarmıyorsunuz? Yoksa siz, diyemeyeceğiniz için bu kişiyi tetikçi olarak mı kullanıyorsunuz? Yakışıyor mu size?

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Erdoğan güven, Kılıçdaroğlu endişe kaynağı... 27 Mayıs 2023 | 586 Okunma Özdağ-Kılıçdaroğlu-HDP: Toplu intihar… 25 Mayıs 2023 | 1.534 Okunma CHP-FETÖ irtibatlarını unutmayalım 20 Mayıs 2023 | 410 Okunma Sinan Oğan, küresel baskıya dayanabilir mi? 18 Mayıs 2023 | 3.637 Okunma Erdoğan ile 14 Mayıs destanı yazılırken… 13 Mayıs 2023 | 1.155 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar