F. Gülen’deki münafıklık alametleri
Münafıklar, dünyadaki toplumsal statüleri itibariyle, Müslüman görünüp Müslümanlara kötülük eden, ahirette de kâfirlerle aynı muameleye tabi olacak olanlardır. Hadislere göre münafığın...
Münafıklar, dünyadaki toplumsal statüleri itibariyle, Müslüman görünüp Müslümanlara kötülük eden, ahirette de kâfirlerle aynı muameleye tabi olacak olanlardır. Hadislere göre münafığın üç alameti vardır: Yalan söyler, sözünde durmaz ve emanete hıyanet eder.
Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı F. Gülen, 15 Temmuz ihanetinde görüldü ki masum insanları acımasızca katleden hoca kılıklı bir zalimdir. Aynı zamanda da münafıklığın bütün alametlerini taşımaktadır.
Gerçekler ortada iken F. Gülen kadar şeddeli yalan söyleyen birine az rastlanır. Darbe teşebbüsüne senaryo diyen, binlerce itirafa rağmen, darbecileri tanımadığını söyleyen, insanlara iftira atarken pervasızca ve kalleşçe yalanlar sıralayan biri bu adam. Yalan söylerken yemin bile eden Allah korkusu kalmamış kibir abidesi birinden söz ediyoruz...
F. Gülen yalan söylemeyi öylesine karakter haline getirmiştir ki, en yakınındakiler de ona benzemiştir. Tanıdığım tiplere şimdi geriye dönüp baktığımda aynen Gülen gibi ne kadar rahat yalan söylemiş olduklarını görüyorum. Bunlardan ikisini Başbakanlığı sırasında 7 Şubat 2012’deki MİT krizi sonrasında Sayın Erdoğan çağırmış “bu savcı sizin arkadaşınız mı?” diye sormuş, ikisi birden yemin ederek arkadaşları olmadığını söylemişlerdi. Sonra o savcının kozmik FETÖ elemanı olduğu ortaya çıkmıştı.
F. Gülen, kendisini tasvip etmemiş devlet adamlarını hain, “derin devletin adamı” yalan ve iftiraları ile büsbütün çirkefleşmiştir. Bir dönem kendisine yardımcı olmuş, destek vermiş insanlara bile en adi iftira ve yalanlarla çamur atmış, zift saçmıştır. İşte en son Sayın Ahmet Taşgetiren’e neler söylüyor. Ki, Sayın Taşgetiren’e, FETÖ lideri olduğunun bilinmediği günlerde ne övgüler dizdiğini ben biliyorum... Bunu bana da yaptı, Hayrettin Karaman Hoca’ya da yaptı.
F. Gülen’in en derin münafıklık alameti ise emanete ihanet etmesidir.
İki açıdan: Birincisi, bu millet; dürüst, ahlaklı, vatansever, idealist nesiller yetiştirecek diye bu şahsa en kıymetli varlığını evlatlarını emanet etti. Bu hain, bizim çocuklarımızı ikna etti: Kibir ve enaniyeti ile kendisinin mehdi olduğuna, seçilmiş kurtarıcı, beklenen salih zat olduğuna inandırdı. Onları, yerleştirdiği emniyet, yargı, TSK içinde yükselterek kendisine kul köle haline getirdi. Ondan sonra da kendi devletine, kendi milletine ihanet eden, kurşun sıkan, bombalar atan canavarlara dönüştürdü. Bu hainin gerçekten yatacak yeri yok. Bu dünyada bunun bedelini ödeyecek ama asıl bu emanete ihanetin cezasını hesap gününde verecek...