Sur’da oyun nasıl bozuldu?
Haftalardır Diyarbakır Sur’da ve Cizre’de güvenlik güçleri PKK’lı teröristlerle sokak sokak, ev ev mücadele ediyor. Şehitler veriyoruz, 700 civarında da terörist etkisiz hale getirildi. Vatandaşların da...
Haftalardır Diyarbakır Sur’da ve Cizre’de güvenlik güçleri PKK’lı teröristlerle sokak sokak, ev ev mücadele ediyor. Şehitler veriyoruz, 700 civarında da terörist etkisiz hale getirildi. Vatandaşların da kafasında bir soru oluştu: Nasıl oluyor da koskoca Türk Silahlı Kuvvetleri tecrübesine, imkânlarına ve gücüne rağmen hala bir netice alamadı, neden?
Hemen söyleyeyim; Türkiye Güneydoğu’daki belli ilçelerdeki silahlı direniş ile bir tuzağa çekilmek istendi. Devletimizin, milletimizin karşısındaki hasım cephe, bunlara şer ittifakı da diyebilirsiniz topyekûn harekete geçti. “Türkiye, kendi vatandaşları olan Kürt halkının, ‘öz yönetim’ talebi için başlattığı direnişe, katliamla karşılık veren bir ülke’ konumuna düşürülmek istendi. Tuzağın adı şuydu: “Kürt halkı direniyor, Türkiye bu direnişi silahla, tankla, füze ile bastırıyor...”
1128 akademisyenin bildirisini hatırlayınız. Tuzağın, oynanan oyunun şifreleri, bu müstemleke aydınlarının bildirisinde vardı. Türkiye’nin, kendi vatandaşlarına kıyım ve katliam yaptığı iddiasını vicdansızca, haince, yurt dışından bazı destekçileri ile dünyaya ilan ettiler. Türkiye’nin uluslararası sözleşmeleri çiğnediğini söylediler. Türkiye’nin terör örgütü ile müzakere masasına oturmasını, Kürt siyasi hareketinin taleplerini yerine getirmek üzere bir yol haritası hazırlamasını ve müzakere masasında uluslararası gözlemcilerin bulunmasını şart koştular. PKK teröründen, şehit asker ve polislerden, yakılan yıkılan okullardan, camilerden hiç söz etmediler. “Barış istiyoruz” yalanı ile terörü ve teröristleri meşrulaştırdılar.
Sur’u ve Cizre’yi doğru anlayabilmek için evvela, devlet ve millet olarak neyle karşı karşıya olduğumuzu iyi bilmeliyiz. Bölgemizde dost bildiklerimizin, başta İsrail, ABD’de ve AB gibi müttefik dediklerimizin, İran ve Suriye gibi komşularımızın da içinde olduğu örtülü bir savaşla karşı karşıyayız. Türkiye, oynanan oyunu, işin içine Birleşmiş Milletleri de sokarak vatan topraklarımızın bölünmesi planını Sur’da bozmak zorundaydı.
Bu oyunun içinde Paralel Devlet yapılanması da var. Ocak 2014’te MİT TIR’larının durdurulması tezgâhından beri Türkiye’nin, özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanması için çırpınıp duruyorlar. Hep söylüyorum eğer AK Parti’nin 1 Kasım seçim zaferi olmasaydı, Türkiye şimdi AK Parti-CHP koalisyonuna mahkûm edilerek ekonomik ve siyasi bir kaosun içine sürüklenmiş olacaktı. (Sayın Arınç, bu koalisyonun gerçekleşmeyişinden AK Parti’yi sorumlu tutmuştu.)
Son Abant Toplantısındaki bildiriye dikkat ediniz. Tıpkı 1128 akademisyenin bildirisindeki gibi PKK’dan, PKK teröründen hiç söz edilmeden “şiddet yoluyla çözüm olmaz” deniyor.
Kim kiminle ve niçin beraber? Bülent Arınç neden konuşuyor? Saflar iyice belirginleşiyor. Erdoğan’a ve AK Parti’ye karşı, aslında Türkiye’nin istikrarına karşı kimden, nasıl yararlanılacaksa onlar sahneye sürülüyor. Nefislerine yenik düşen insanlar, kimlerin safında rol alıyor? Üzücü ama oynanan oyunları açıklayıcı ibretlik günlerin içinden geçiyoruz.