FETÖ’nün sahipleri, Milli Görüş’ün düşmanları
Fetullahçı terör örgütünün 17- 25 Aralık yargı darbesi girişiminin ardından, hükümet FETÖ’nün devlet kademelerinde açtığı yaraları sarmak ve örgütle mücadele için...
Fetullahçı terör örgütünün 17- 25 Aralık yargı darbesi girişiminin ardından, hükümet FETÖ’nün devlet kademelerinde açtığı yaraları sarmak ve örgütle mücadele için Milli Görüş kökenli bürokratlara daha aktif görevler vermeye başladı. 17-25 Aralık’tan sonra Milli Görüş geçmişine sahip isimler adeta aranır hale gelmişti.
AK Parti hükümetlerinin bu isabetli kararının, FETÖ’nün devletten sökülüp atılmasında da ciddi katkısı oldu. Çünkü Fetullahçıların en çok haksızlık ettiği kesim Milli Görüşçülerdi. Dolayısıyla FETÖ’yü en iyi tanıyan ve en çok mücadele azmine sahip kişiler Milli Görüş geleneğinden gelen kişilerdi.
Fetullah Gülen’in, liderliğini Necmettin Erbakan’ın yaptığı Milli Görüş’e düşmanlığı 70’li yıllara dayanıyor. Hatta Erbakan’ın siyasi arenaya adım attığı günden beri Fetullah Gülen rahmetli Erbakan’a düşmandır. Bu düşmanlık tabii ki kişisel bir düşmanlık değil, düşünsel bir düşmanlıktır. Abarttığımı düşünen varsa Fetullah Gülen’in 28 Şubat sürecinde Kanal D’de Yalçın Doğan’a verdiği röportajı izlesin. Fetullah Gülen, bırakın 60’lı-70’li yılları, ruhlar âleminde bile Erbakan’ı sevmediğini söylüyor.
Bunları niçin hatırlatıyorum? FETÖ ile mücadelede Milli Görüş geleneğinden gelenlerin öneminin herkes tarafından daha iyi anlaşılması için. Fetullah Gülen, Milli Görüş hareketine karşı Türkiye ve İslâm düşmanları tarafından sürekli beslendi. Refah Partisi’nin seçimlerde iddialı olduğu dönemde bunun önüne geçmek için televizyon televizyon dolaşan Fetullah Gülen, “Cebrail gelse parti kursa oy vermem” diyerek, Türk milletinin dini hassasiyetlerle Refah Partisi’ne oy vermesinin önüne geçmeye çalışıyordu.
Vaazlarıyla Refah Partisi’nin yükselişini önleyemeyen Fetullah Gülen, 1995 seçimlerinde birinci parti olan Refah Partisi’nin hükümet kurmaması için bu kez parti parti gezdi. 1996’da Refah-Yol hükümetine engel olamayan Gülen, artık darbecilerle açık açık iş tutmaya başladı. 28 Şubat’ın postmodern darbecileri, başta İsmail Hakkı Karadayı ve Çevik Bir ile al gülüm ver gülüm ilişkisine giren Fetullah Gülen, dönemin darbeci medyasının televizyonlarının vazgeçilmez adamıydı. Tabii gazetelerinin de manşetinden inmiyordu. Gülen, 28 Şubat cuntacılarını müctehid ilan etmiş ve yaptıkları işlerden dolayı da iki sevap yazmıştı.
Milli Görüş geleneğinden gelenler bu yüzden Fetullah Gülen’in ve hareketinin kim olduğunu en iyi bilenlerdi. İşte bu yüzden 17-25 Aralık’tan sonra FETÖ ile mücadele için gözlerini budaktan sakınmadan mücadeleye giriştiler.