Hüseyin Cahit Yalçın’ın tanıdıkları

Hüseyin Cahit Yalçın, Osmanlı'nın yıkılış ve Cumhuriyet'in kuruluş devirlerinin ilginç simalarından biridir. II. Meşrutiyet'in ilanından itibaren 10 yıl boyunca Tanin gazetesini idare eder. Tanin...

Hüseyin Cahit Yalçın, Osmanlı'nın yıkılış ve Cumhuriyet'in kuruluş devirlerinin ilginç simalarından biridir. II. Meşrutiyet'in ilanından itibaren 10 yıl boyunca Tanin gazetesini idare eder. Tanin İttihatçıların gazetesidir ve Hüseyin Cahit Bey aynı dönemde İttihat ve Terakki adına Meclis-i Mebusan'da vekildir.
Cumhuriyet'in ilanından sonra eski ittihatçılar arasında yaşanan çekişmeler neticesinde tabiri caizse kaybeden tarafta kalır ve tasfiye olunur. İstiklal Mahkemesi'nde yargılanarak köşesine çekilmeye icbar edilir. Fakat bu ilelebet sürecek bir suskunluk değildir. 1933 yılında iptilası nükseder ve matbuat alemine Fikir Hareketleri mecmuası ile döner. Arzu ettiği yankıyı uyandıramasa da bu faaliyetini 1940'a yılına kadar sürdürür.
Hüseyin Cahit Yalçın 'dava' arkadaşlarının pek çoğundan daha uzun yaşar. Acımasız siyasi kavgalardan onun payına daha az kan ve daha az gözyaşı düşer. Biraz da talihi yaver gider. 31 Mart Vak'ası'nda matbaası basılır, ona benzetilerek bir başkası, Lazkiye mebusu Mehmed Arslan, katledilir. Müteaddit defalar yurt dışına kaçmak mecburiyetinde kalırsa da her defasında sağ salim dönmeyi bilir.
Kıyıda köşede kalsa da hayatını ve mesleğini idame etmesine müsaade edilir. Nitekim İsmet Paşa cumhurbaşkanı olunca mebus olarak siyasete dönmesi, Demokrat Parti döneminde Halk Fırkası'nın Ulus gazetesinde fıkra muharriri olarak tekrar tebarüz etmesi de bunun numunelerindendir.

ŞİİR SEVMEYEN BİR ÇAPKIN
Hüseyin Cahit Yalçın'ın nevi şahsına münhasır ve aykırı kişiliğinden söz ettik. Şimdi de birkaç misal verelim: Şiir sevmeyen bir edebiyatçı idi. Manevi torunu Sami Çölgeçen bu durumu şöyle izhar ediyor: "Bana şiirden anlamadığını, dolayısıyla sevmediğini söylemişti. Bir edebiyat adamı için hakikaten ilginç: Kütüphanesinde hiç şiir kitabı yoktu."
Tıpkı Ziya Gökalp gibi Auguste Comte hayranıydı. Pozitivizme adeta 'iman' derecesinde bağlıydı. Hatta Gökalp'ten farklı olarak bir 'athe' yani dinsizdi.
Gençliğinde bir defa çok sarhoş olmuş, bir daha da içki içmemişti. İrade delisiydi. Benzer şekilde bir gün pokerde yüklü miktarda bir meblağ kaybettikten sonra bir daha iskambil destesine elini sürmemişti.
Çapkınlığıyla tanınırdı. Gençlik yıllarından bahsederken "İstanbul'da istediğim her kadını elde etmişimdir" diyerek böbürlendiği duyulmuştu.

BİR KİTABIN MACERASI
Hüseyin Cahit adını sözü edilen devirlere aşina olanlar bilirler; fakat onun hatırlanmasına sebep olan hususiyeti umumiyetle siyasi şahsiyetidir. Ömrünü kalemine yaslanarak geçirmiş, edebiyatla da alakadar olmuş, hikayeler ve romanlar neşretmiş, sayısız tercümeler yapmış bir muharririn yalınız bu yönüyle hatırlanması belki de hazindir. Öte yandan bu durumu yazdıklarının harcıâlem olmasına bağlamak da kabildir.
Elbette bu durumun istisnaları da var. Mesela 1936 yılında Yedigün dergisinin farklı sayılarında tefrika edilen portreler, hatıralar... Cemil Koçak toplam 39 tefrikada 34 portre ile karşı karşıya olduğumuzu söylüyor. İlk kez Ömer Faruk Şerifoğlu tarafından kitap halinde tertip edilmiş. Daha önce Yapı Kredi Yayınları'nda bulunan haklar şimdi Ötüken Neşriyat'a devredilmiş ve yeni baskıda portrelerin neşir sırası esas alınmış.

RESİM TAMAMLAYICI
Tanıdıklarım başlığı altında yayımlanan bu derleme için bir edebi şaheserden söz eder gibi söz etmek mümkün değil. Renkli bir kitap... Dönemin önemli şahsiyetleri hakkında bölümler var; Salah Cimcoz ile başlayan kitap Tokat Mebusu İsmail Paşa ile bitiyor; aralarda Enver, Cemal ve Talat paşalar; Ubeydullah, Musa Kazım, Emrullah ve Hallacyan efendiler; Ahmet Rıza ve Hacı Adil beyler; Ömer Naci, Ahmet Ağaoğlu ve Ziya Gökalp gibi yazar ve düşünürler; Ubeydullah ve Karasu efendi gibi tartışmalı kişilikler, hatta 2. Wilhelm bile var.
Fakat bu kişiler hakkında yazarın anlattıklarını klasik anlamda birer portre gibi görmek mümkün değil. Ele alınan kişilerin hayat hikayeleri anlatılmamış; derli toplu tahlillere yer verilmemiş. Daha ziyade bazı tanıklıklar ve gözlemler aktarılmış. Bölümler arasında da bir üslup ve anlatım bütünlüğü yok.
Elbette bu yazdıklarım kitabı okumanın yararsız olduğu anlamına gelmiyor. Dönemi ve karakterlerini merak edenler, anlatılan kişiler hakkında iyi kötü malumat sahibi olanlar için keyif verici ve tamamlayıcı bir eser olabilir bu. Üstelik yayınevinin Hüseyin Cahit kitaplarını kaybolmaktan kurtarma çabasının bir parçası olarak da anlamlıdır.
YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Beni kitaplarla kandırdılar, şikayetçiyim! 10 Nisan 2020 | 228 Okunma Evden kaçamayan adam 07 Şubat 2020 | 144 Okunma Bizde ‘name’ bitmez 10 Ocak 2020 | 107 Okunma Havalar soğuyor okurlar ısınıyor 11 Ekim 2019 | 221 Okunma Havalar soğuyor okurlar ısınıyor 13 Eylül 2019 | 102 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar