Vicdanınız hiç mi sızlamıyor?

Şöyle başlamışım 18 Mart 2012'de Sabah Pazar'da yayımlanan yazıma:"Suriye sınırındayız. Son 48 saatte çoğu kadın, çocuk ve yaşlı, 2 bine yakın Suriyeli, sınırı geçerek...

Şöyle başlamışım 18 Mart 2012'de Sabah Pazar'da yayımlanan yazıma:
"Suriye sınırındayız. Son 48 saatte çoğu kadın, çocuk ve yaşlı, 2 bine yakın Suriyeli, sınırı geçerek Türkiye'ye sığındı. Bu sayının gelecek günlerde daha da artacağı kesin."
Hatay'da kurulan kamplardan bazılarına Angelina Jolie'den sonra ilk giren gazetecilerden biriydim. O günlerde mülteci sayısı 15 bin civarındaydı.
Bugün milyonlardan söz ediyoruz.
Sadece kamplarda yaşamayan insanlardan söz ediyoruz.
Yıllar geçiyor, sayılar ve durumlar değişiyor ama medyamızın yabancılığı değişmiyor. Halen bazı medya kuruluşları mültecileri insani bir mesele olarak değil de siyasi bir sorun olarak görmeye devam ediyor.
Ülkelerini terk etmek zorunda kalmış olan o insanları bir güvenlik problemine indirgeyip hükümetle hesaplaşmalarına alet ediyorlar.
Bu tavır onları cinsiyetçilik, yabancı düşmanlığı ve ırkçılık dahil her türlü melanetin yayıcısı haline getiriyor.

Güzel olduğu için
Netice ortada... Kıyıya vuran cansız çocuk bedenleri... Derilerinin rengi ya da konuştukları dil nedeniyle linç edilen masum ve çaresiz insanlar... Önce tecavüz edilen sonra da bir yaşındaki bebeğiyle birlikte öldürülen gencecik hamile bir kadın...
Ve bir ajans, Doğan Haber Ajansı, böylesi bir haberi verirken kadının güzelliğinden bahsedebiliyor.
Kadın şort giydiği için, kadın rahat tavırlar sergilediği için, kadın güzel olduğu için...
Öyle mi?
Ne kadar acıklı değil mi?

Makbul olmayan kadınlar
Bir kez daha anladık ki kadınların da makbul olanları ve makbul olmayanları varmış. Tecavüze maruz kalan ve hunharca öldürülen kadın Suriyeli olunca bir ikisi hariç kadın dernekleri, kadın hakları aktivistleri ayağa kalkmıyormuş.
İnsan hakları sömürgenlerinden hiç söz etmiyorum bile. Onlar en başından itibaren bu konuyu siyaseten kullanışlı bulmadıkları için ilgilenmediler.
Tercih edilen ve tercih edilmeyen ayrımı yapıp yola devam ettiler.
Ezidiler, Kobani belki ama Sünni Araplardan, Türkmenlerden bize ne dediler.
Göstermelik bildirilerle ve manipülatif raporlarla mevzuu geçiştirdiler.

Sahte haberler
Buraya nasıl geldik? Bunda sosyal medyanın ve medyanın rolü nedir?
Şapkamızı önümüze atıp, şakaklarımızı avuçlarımızın içine alıp ağlayarak düşünmemiz gereken bir konu bu.
Günün Yalanları adlı internet sitesi güzel bir derleme yapmış.
Suriyeliler hakkında ortaya atılan sahte ve maksatlı haberlerden bazıları şunlar:
"Suriyeliler PTT üzerinden aylık maaş alıyor."
"Suriyeliler hiçbir şarta ve sınava tabi olmadan üniversiteye gidebiliyor."
"Sakarya'da bir Suriyeli Atatürk büstüne saldırdı."
"Suriyeli göçmenlerin tüp bebek tedavisini SGK karşılıyor."
"Suriyeliler Antep'te vatandaşlık kuyruğunda."
"Suriyeliler turistik tesislere ücretsiz giriyor."
"Ankara'da Suriyeliler ile mahalle sakinleri kavga etti." Bir değil, beş değil böyle yüzlerce söylenti var.
Araştırdığımızda kimi ana akım medya kuruluşları tarafından gündeme getirilen kimi de sosyal medyanın zehirli diliyle yayılan bu iddiaların hepsinin yanlış olduğu ortaya çıkıyor.
Ama nafile... Gerçek ayakkabılarını giyene kadar yalan çoktan dünyayı dolaşıyor. Kötülük, bozgunculuk, acımasızlık yaygınlaşıyor.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Beni kitaplarla kandırdılar, şikayetçiyim! 10 Nisan 2020 | 228 Okunma Evden kaçamayan adam 07 Şubat 2020 | 144 Okunma Bizde ‘name’ bitmez 10 Ocak 2020 | 107 Okunma Havalar soğuyor okurlar ısınıyor 11 Ekim 2019 | 221 Okunma Havalar soğuyor okurlar ısınıyor 13 Eylül 2019 | 102 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar