Osmanlılarda iktidar mücadelesi - 3
İsyanlarOsmanlı Devleti’nde gücü kullanan padişahların yaşadıkları trajediler saymakla bitmez. Fakat bir de olayın halk ve asker boyutu da vardır. Yani padişah değişiminde kullanılan en önemli unsur asker...
İsyanlar
Osmanlı Devleti’nde gücü kullanan padişahların yaşadıkları trajediler saymakla bitmez. Fakat bir de olayın halk ve asker boyutu da vardır. Yani padişah değişiminde kullanılan en önemli unsur asker olmaktadır. Askerler de genellikle çıkarları zedelenenler tarafından harekete geçmektedirler. Bu kişiler büyük çoğunlukla devlet adamları, vezirlerdir.
Askerlerin arkasındaki en önemli güç de ilmiye sınıfıdır. Osmanlı Deveti’ndeki bütün isyanlarda ilmiye sınıfını askerlerinin yanında görmekteyiz. Aslında bu durum bile başlı başına incelenmeye değer. Acaba ilmiye sınıfı mı askerleri, yoksa askerler mi ilmiye sınıfını kullanmaktadır. İlmiye sınıfı, askerler aracılığıyla sistemi denetlemekte, yoldan çıkması durumunda müdahale mi etmektedir? Osmanlı Devleti’ndeki tüm isyanlarda Yeniçeriler “şeriat isteriz” diye isyan etmişlerdir. Onların arkasından ilmiye sınıfının fetvalar gelmiştir. Yani bir anlamda Yeniçeri isyanlarını meşrulaştırmışlardır. Bu tavır aslında bizlere pek yabancı gelmemektedir. Günümüzle bire bir örtüşmektedir. Her darbeden sonra darbeyi meşrulaştırma operasyonlarını yönetenlerde günümüzün ilmiye sınıfı olan üniversiteler olmamış mıdır?
Osmanlı Devleti’ndeki Yeniçeri isyanlarını günümüz Türkiye’sine uyarladığımızda birebir örtüştüğünü görürüz. Cumhuriyet döneminde sık sık ordunun isyanı (ihtilali) görülmüştür ve isyanın arkasında sürekli üniversitelerin (ilmiye sınıfının) desteği gelmiştir. Günümüzde askeri sınıf “laiklik elden gidiyor” diye haykırırken, eski askerler de “şeriat elden gidiyor” demişlerdir. Aslında olayın özüne baktığımızda kelimeler farklı da olsa içerik aynıdır. Yani biz değişime karşıyız. Statükoyu savunuyoruz. Dünya dönmüyor. Hayat devam etmiyor. Yüzyıllar öncesinden nasıl yaşamışsak şimdide aynı şekilde yaşamak istiyoruz ve çıkarlarımıza dokundurtmayız demektir.
Zaten ordular, konumları itibariyle sistemi ve statükoyu savunmaktadırlar. Değişime en kapalı sınıf ordudur. Bu onların tabiatlarında ve kuruluş gayelerinde bulunmaktadır. İşte ll. Mahmut, olayın bu yönünü gördüğünden yapacağı reformların önündeki en büyük engelin ordu olduğunu anladığından işe onu ortadan kaldırmayla başladı. (vaka-i Hayriye 1826) Ordunun yok olması üzerine muhalefetin (yani ilmiye sınıfının) elindeki en büyük silah alınmış olundu. Artık ilmiye sınıfı halkı yönetimde temsil eden ve siyasi bir baskı aracı olma özelliğini yitirmiş oldu. Kurulan yeni ordunun referansları bizzat padişahtı. Bu durum, ilmiye sınıfının gerilemesine ve padişah’ın geleneklerden kopuk, batıyla entegre olmuş bir toplum yaratmasına yol açtı. Böylece batılılaşma hareketi daha ll. Mahmut döneminde başlamış oldu.
Sonuç Olarak