Erdoğan, dünyanın beş merkez gücü ile masada ne konuşacak?
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, 17 Nisan günü içeride yaptığı ziyaretler ile Mayıs ayında dünyanın merkez ülkelerine yapacağı ziyaretleri birlikte değerlendirelim… Nasıl bir tablo...
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, 17 Nisan günü içeride yaptığı ziyaretler ile Mayıs ayında dünyanın merkez ülkelerine yapacağı ziyaretleri birlikte değerlendirelim… Nasıl bir tablo çıkıyor ortaya! Birlikte bakalım..
Erdoğan, 30 Nisan'da Hindistan, 3 Mayıs'ta Rusya, 14-15 Mayıs'ta Çin, 16-17 Mayıs'ta ABD'yi ziyaret edecek. 25 Mayıs'ta ise, Brüksel'deki NATO zirvesine katılacak.
ABD, Rusya, Çin, Hindistan, Brüksel-NATO..
Küresel iktidar alanı bu merkezlerde şekilleniyor. Dünya sistemi dediğimiz iktidar biçimine bu merkezlerde karar veriliyor. 21. Yüzyılın dünyası, daha sonrası yine bu merkezler tarafından şekillendiriliyor, şekillendirilecek.
Küresel krizler, uzlaşmalar, orta ölçekli ve küçük ölçekli ülkelerin kaderleri bu merkezler, güçler arasındaki ilişkilere göre biçim alıyor. Soğuk Savaş döneminde de böyleydi, ondan sonraki yirmi beş yıllık belirsizlikler döneminde de böyle oldu, bundan sonra da öyle olacak.
Menderes, Özal, Erbakan.. Ve, Fatih, Yavuz, Kanuni…
Erdoğan'ın 16 Nisan referandumundan sonra, 17 Nisan sabahı ziyaret yerleri son derece dikkat çekiciydi. Özal, Menderes, Erbakan gibi, Türkiye'nin demokrasi mücadelesinin sembol isimlerinin kabirlerini ziyaret etti. Onlar Büyük Türkiye mücadelesinin de öncüleriydi.
Bu yüzden bedeller ödemişler, zorluklara göğüs germişler ama yüz yıllık vesayet sistemini kırmak için, 20. Yüzyılın dondurulmuş tarihini sona erdirmek için destansı mücadeleler vermişlerdi.
O gün Cumhurbaşkanı'nın başka ziyaretleri de vardı ve bunların sembolik anlamı daha büyüktü. Fatih'in, Yavuz'un, Kanuni'nin kabirleri de ziyaret edilmişti. İlk ziyaretler, Türkiye'nin demokrasi mücadelesinin parçasıydı ama ikinci ziyaretler başka anlamlar yüklüydü.
O gün şu cümleleri kurmuştum:
Büyük sözlerin, büyük iddiaların çağı başladı
Küresel ölçekte yeni eğilimlere dikkat edin. Büyük sözlerin sarfedildiği, büyük adımların atıldığı, büyük iddiaların öne çıktığı çok sert bir uluslararası iklime girdik. Bu, sadece Türkiye için böyle değil, dünya genelinde böyledir. Açık müdahalelerin, sert kavgaların dünyasına girdik. Dolayısıyla herkesin aklını başına alması gerekmektedir.
Türkiye, bu yeni iklime tarihi, siyasi kimliğini yeniden inşa ederek, elini güçlendirerek, gücünü takviye ederek giriyor. Başka türlü ayakta kalması mümkün olmayacaktır. Bu aşamadan sonra alabildiğine güç yatırımı yapmak gerekmektedir. Öyle de olacaktır.
Artık, büyük sözler söyleme zamanıdır. Türkiye, büyük iddialarıyla öne çıkacaktır. Sınırlarının güneyindeki terör koridoruna da, içerideki terör uzantılarına da, Avrupa merkezli renkli şımarıklıklara da tahammül etmeyecektir.