Hesap şu: Önce Erdoğan sonra Türkiye devrilmeli!
Yüz yıl sonra ilk kez başımız dik, varlığımızdan emin yürümeyi öğrendik. Kendimize, ülkemize, çevremize, tarihimize ve coğrafyamıza bakışımız değişti.
Gücü hissettik; gururu, refahı hissettik. Özgüvenimiz, inancımız yerine geldi. Sesimiz gürleşti, bileklerimiz güçlendi, dizlerimiz titremez oldu. Çünkü tarihimize, havzamıza, kimliğimize, benliğimize döndük. Siyasi tezlerimize, iddialarımıza döndük.
Çünkü hafızamız canlandı. O canlandıkça biz canlandık. Biz canlandıkça ülkemiz canlandı. Ülkemiz canlandıkça coğrafya kimliğimiz, küresel ölçekte etkinliğimiz canlandı.
O EZİKLİĞİ ÜSTÜMÜZDEN ATTIK.BATI BAŞKENTLERİNDEN İKTİDAR DEVŞİRME DÖNEMİ KAPANDI.
Bizi sefalete sürükleyen zayıflığı, buna bağlı ezikliği, “bizden bir şey olmaz” umutsuzluğunu üzerimizden attık. Bunlardan kurtuldukça “Avrupa ne der”, “ABD ne der” korkusundan kurtulduk.
Bir cümle ile ekonomiyi batıranların, ekonomik krizle hükümet değiştirenlerin, altı ayda bir Ankara’da siyasi dizayn yapanların, bir ABD gazetesinde yayınlanan bir haberle başbakan değiştirenlerin, tehdit ve şantajlarla Türkiye’yi köşeye sıkıştıranların gücünü tükettik.