Küresel olağanüstü hal dönemi bu. Durduğumuz an çöktüğümüz andır..
Bu ülkenin kendisi olma, “Türkiye Ekseni”ne kilitlenme dışında hiçbir seçeneği yoktur. Bir yandan vatan savunması yaparken, coğrafyadaki parçalanma ülkemizin sınırlarına dayanmışken, herkesin...
Bu ülkenin kendisi olma, “Türkiye Ekseni”ne kilitlenme dışında hiçbir seçeneği yoktur. Bir yandan vatan savunması yaparken, coğrafyadaki parçalanma ülkemizin sınırlarına dayanmışken, herkesin niyeti apaçık ortada iken, savunmamızı coğrafyanın derinliklerinde kurmaya çalışırken kimsenin Amerikancı olma, AB’ci olma, Rusyacı olma, İrancı olma ya da Suudcu olma gibi bir lüksü yoktur.
Bunlar Soğuk Savaş dönemi terimleridir. Artık “taraf” olma kriterleri değişmiştir. Artık Doğu-Batı felsefi, ideolojik ayırımlarının anlamı kalmamıştır. Batı’nın demokrasisi Doğu’nun otoriterliği diye bir ayırım kalmamıştır. Batı, Doğu’dan daha beter bir şekilde otoriterliğe, saldırganlığa teslim olmuştur. ABD’de yaşanan iç hesaplaşma, AB ülkelerindeki devlet otoriterliğine dönüş, demokrasi ve değerler üzerine politikaların geri plana itilmesi, yine Avrupa ülkelerinin birbirinden uzaklaşıp başka arayışlara girişmesi bunun göstergesidir.
Atlantik ittifakı, Rus-Çin ekseni, stratejik körlük..
Batı da Doğu da güç arayışına kilitlenmişken, her ülke kendi merkez iktidar arayışına odaklanmışken, savunma kalkanlarına yoğunlaşmışken, tarihi tez iddialarını bugüne taşırken, baş döndürücü bir küresel hesaplaşma hızla yayılırken, dünyanın geleceğini biçimlendirecek devletler ya da milletlerin kimler olacağı hâlâ belirsizken, ittifaklar ve düşmanlıklar sürekli yer değiştirirken, bizim Türkiye’yi tek bir alana yoğunlaştırmamız, tek bir yöne yönlendirmemiz, sadece Atlantikçi ya da sadece Rusya-Çin ekseni dememiz 21. Yüzyıla yayılan bir bedel ödetecek stratejik körlük olacaktır.
Aynı şekilde, aşırı pragmatik görünmek de güvensizlik oluşturacaktır. Bir gün orada, bir başka gün başka yerde görünmek, en azından temel meselelerde bizi zora sokabilecektir. Doğu ile de Batı ile de ilişkileri sürdürmek başka, içeriden ve dışarıdan yönetilen dalgaların etkisiyle hareket etmek başkadır.
Selçuklu’dan Cumhuriyet’e uzanan siyasi genetik, esas zeminimizdir