Tilkilerin ‘yeni hilesi’ deşifre oldu. Kurtlar ‘iz sürmeye’ çoktan başladı. “Zulüm 1453’te başladı” ile yeni sloganın sahibi aynıdır. Öfke, panik ve saha temizliği..
“Zulüm 1453’te başladı.” “Her şey çok güzel olacak.” “Kurtuluş yok tek başına; ya hep beraber ya hiçbirimiz.” Bu sloganların tamamı aynı akıldan , aynı kaynaktan çıktı. Hepsi aynı siyasi amaca , aynı Türkiye projesine yönelik. Hepsi Türkiye’den intikam alma , Türkiye ile hesaplaşma, Türkiye’yi küçültme hesabı üzerine kurgulu. “YENİDEN KONSTANTİNAPOL” İÇİN BİR İÇ İSYAN DENEMESİ! Bazıları İstanbul’un fethinin intikamı için sokaklara yazıldı. Yüzlerce yıldır devam eden, İstanbul’u yeniden Konstantinapol
“Zulüm 1453’te başladı.” “Her şey çok güzel olacak.” “Kurtuluş yok tek başına; ya hep beraber ya hiçbirimiz.”
Bu sloganların tamamı aynı akıldan, aynı kaynaktan çıktı. Hepsi aynı siyasi amaca, aynı Türkiye projesine yönelik.
Hepsi Türkiye’den intikam alma, Türkiye ile hesaplaşma, Türkiye’yi küçültme hesabı üzerine kurgulu.
“YENİDEN KONSTANTİNAPOL” İÇİN BİR İÇ İSYAN DENEMESİ!
Bazıları İstanbul’un fethinin intikamı için sokaklara yazıldı. Yüzlerce yıldır devam eden, İstanbul’u yeniden Konstantinapol yapmayı amaçlayan, Müslümanları ve Türkleri Anadolu’dan sürme planları içeren bir iç isyan için üretildi.
Bazıları ABD, Avrupa, İsrail istihbaratlarının darbeler ve dışarıdan müdahaleleri için, içerideki örgütlenmeler üzerinden, siyasi kamuflaj altına gizlenerek Türkiye için de bir Zelenski üretmek için servis edildi.
Bu projenin ne olduğunu, terör örgütleri ve dışarıdaki tehditlerle birleştirilen bir yakın tehlike için nasıl kullanıldığını artık biliyoruz.
SLOGANLARI ONLAR BULDU, DARBELERİ DE ONLAR YAPTI.
Bugünlerde içeride olan Ayşe Barım örgütü üzerinden, Gezi terörü üzerinden, FETÖ darbeler süreciyle ortaklıklar üzerinden, PKK ile ortaklık üzerinden “İç Cephe” amacıyla üretildi ve pazarlandı.
Bazıları Alman/Avrupa istihbaratı yapılanması olan bir terör örgütünün sloganı iken, hiç utanma, sıkılma olmadan yeni bir siyasi kalkışma için tekrar sahaya sürüldü.
Gezi teröründen, 17/25 Aralık’tan, 15 Temmuz’dan bu yana kurgulanan ve uygulanan ne kadar içeriden ve dışarıdan müdahale varsa hepsinin arkasındaki akıl, bu sloganların da aklıdır.
HEPSİ ORTAKTI. TEK AMAÇ TÜRKİYE’Yİ DURDURMAKTI.
Ve hepsi için kimler sahaya inmişse aslında bir büyük gizli ajandanın ortakları, figüranları, tetikçileridir. Bu büyük projelerin tamamı, Türkiye’yi küçültme üzerine formatlanmıştır. Yüz yıl sonra yeniden ayağa kalkmasının önlenmesi amaçlanmıştır. Yani hepsi Türkiye’yi durdurmaya dönüktür.
“Silahlı terörizm” ile “siyasi terörizm” birleştirilmiş, iç savaştan, etnik ve mezhep çatışmalarına kadar her yol denenmiştir.
Büyük Türkiye’ye gönül vermiş Anadolu insanının zihni felç edilmiş, gözleri kör edilmiş, medya, sanat dünyası üzerinden kendi ülkeleri ile hesaplaşma için kullanılmış, aldatılmıştır.
YENİ SLOGAN, YENİ KALKIŞMA: BİR UMUTSUZ ARAYIŞ DAHA!
Şimdi, yeni slogan, yeni siyasi angajman, yeni medya düzeni, yeni sermaye yapılanması ile yepyeni bir dalgayı inşa etmek için bir çalışma daha yürütülmektedir.
Oysa ABD’nin bölgeselleştiği, Avrupa’nın güçten düştüğü, Türkiye’nin alabildiğine güç inşa ettiği bir dönemde bu umutsuz yapılanma da mutlak sonuçsuz kalacaktır.
Ama yine de; birilerinin siyasi hırsı, Avrupa’da bir takım çevrelerin gizli ajandası, Türkiye ve bölgede birilerin etnik ve mezhep ajandası yeniden birleştirilmektedir.
Etnik kimliği, mezhep kimliğini ve azınlık kimliğini silaha çevirip sokağa sürmeye ayarlı bir hazırlıktır bu.
BÜTÜN “İÇ CEPHE”LER TASFİYE EDİLECEK. BU DAHA İLK ÖRNEK.
Başta ABD ve Türkiye olmak üzere, şu an bütün ülkelerde bir tür “iç arındırma” başladı.
Her ülke merkez iktidar alanını güçlendiriyor, savunma yeterliliğini takviye ediyor, nüfuz alanını genişletme mücadelesi veriyor, “iç cephe” anlamına gelecek ve ülkenin ulusal bütünlüğüne zarar verecek bütün yapıları tasfiye ediyor.
Türkiye’de son günlerde yürütülen operasyonların amacı da bu. PKK ve FETÖ gibi geleneksel iç ve dış tehditlerin yanında bu sefer “tanımlanmamış iç tehditler” tanımlanıyor ve etkisi kırılıyor. Ayşe Barım üzerinden yürütülen çalışma buna belki de ilk örnek.
YENİ MEDYA YAPILANMASI
Medyada, siyasette, sermayede, bürokraside ve sivil toplum kuruluşlarında da muhtemelen benzer çalışmalar yürütülecek.
Özellikle yeni medya düzeni oluşturmaya, medyayı belli bir çevre ve sermaye etrafında toplamaya çalışan bazı çevrelerin çalışmaları belki de öne çekilecek. Bilmiyorum ama dünyadaki genel eğilim bu arındırmanın daha da yoğunlaşacağı yönünde.
“ZULÜM 1453’TE BAŞLADI”NIN YENİ FORMATIDIR BU SLOGAN..
Malum kişinin tam bu aşamada seçtiği ve servis ettiği “Kurtuluş yok tek başına; ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganı işte tam bu kurgu ile birlikte düşünüldüğünde bambaşka bir şey çıkıyor ortaya.
“Zulüm 1453’te başladı” demenin bir başka şekli bu. Kişisel siyasi hedeflerin ötesinde, bir “Küçük Türkiye” kurgusu, bir Ukrayna Senaryosu, buna yönelik içeriden ve dışarıdan desteklenen çalışma, bütün göstergeleriyle toplumsal bir kanaat haline geliyor.
ÖFKE VE PANİĞİN SEBEBİ BİLİRKİŞİ RAPORU DEĞİL.
Ortaya saçtığı öfke ve paniğin “bilirkişi raporu” ile ilgili olduğunu sanmıyorum. Kurdukları yeni oyunun deşifre olmasının, öğrenilmesinin paniğini sezdim ben.
Birkaç adım sonra yapacaklarının, yapmayı planladıklarının biliniyor olmasının saldırganlığını fark ettim.
Bilemem, yurtdışı seyahatinde neler olduğunu, bir takım görüşmeler yapılıp yapılmadığını, bazı kararlar alınıp alınmadığını.
Ama dönüşte başlatılan öfkeli saldırganlık, devletle hesaplaşma, yeni bir içeriden saldırı angajmanı görüntüsü veren tavır, yeni tür örgütlenme, kullanılan sloganlar bizde, hep bildiğimiz, o dışarıdan müdahale formatlarının bir yenisi mi tezgahlanacak şüphesini uyandırdı.
BİR SONRAKİ ADIM DEŞİFRE OLDU!
Sanırım devlet birkaç adım sonrasını gördü. Dışarıda bu kadar güç ve etkinlik genişlemesi yaşanırken içeriden tezgaha gelme ihtimalini oldukça ciddiye aldı. Bunun bir iç siyaset meselesi olmayacağını fark etti. Ve hareket geçti. Eğer gerçekten böyleyse, daha çok şey olacak demektir.
Bu sefer yeni kurgu başlamadan bitirilmeli. Türkiye yeni Gezi örnekleriyle yüzleşmemeli ve zarar görmemeli. Birilerinin siyasi angajmanlarını, dışarıdakilerin örtülü müdahaleleriyle koruma altına alıp pazarlamasına izin verilmemeli.
BU TEHLİKELİ OYUN SİZİ BİTİRİR. BATI’NIN SİLAHIYLA TÜRKİYE’Yİ VURMA DÖNEMİ ÇOKTAN BİTTİ.
Siyasi parti, siyasi mücadele, muhalefet kamuflajı altında Türkiye’yi durdurmaya ayarlı daha önceki kalkışmalardan medet umuyorlar.
Kendileri için tehlikeli bir oyun kuruyorlar yine. Çünkü, bu işler için siyasi tarihimizin en imkansız zamanlarında harekete geçiyorlar.
Çünkü yeni Türkiye’de artık; dışarıdan güç alanların bir geleceği olmayacak. Batı’nın sopasıyla Türkiye’yi dövmenin, onların diliyle konuşmanın, onların silahıyla savaşmanın, onların emriyle Türkiye’ye ayar vermelerin sonu geldi ve bir geleceği olmayacak.
Buradan siyaset ve güç devşirilemeyecek. Çünkü Avrupa artık öyle bir güce sahip değil. Çünkü ABD artık öyle bir ülke değil ve kendi bölgeselleşmesiyle meşgul.
KİMSESİZ KALIRLAR…
Bence yeni oyunu kurgulayanlar yapayalnız kalacak. Sahipsiz, kimsesiz kalacak. Yanlış bir yoldalar ve bu yanlışta ısrar ederlerse bu, kendi siyasi ömürlerinin de sonu olacak.
Güç; Türkiye’nin “yerlileri”nin eline geçti ve bu 21. Yüzyıl boyunca devam edecek. Tarih böyle akacak. Rüzgara karşı koşanların dizlerinde derman kalmayacağı çok kısa süre içinde ortaya çıkacak.
BUNLAR DAHA ÖN HAZIRLIK. SAHA TEMİZLİĞİ YAPILIYOR.
Bu öyle bir çağ ki; Yeni bölgesel güçler sahaya iniyor. Batı’nın kendi içindeki savaşı için kıvılcımlar çakıyor. Bizim coğrafyada çok büyük bir heyecan patlıyor.
Türkiye okyanuslara koşuyor. Görmediğimiz bir dünya şekilleniyor. İmparatorlukların dönüşü, belki de büyük medeniyetlerin rövanşı başlıyor.
Bölgesel süper güçler, patron devletler ortaya çıkmıyor. Türkiye Yükselişi’nin tarihi dönüştürmesine, coğrafyayı şekillendirmesine tanık oluyoruz.
Şu an yaşanan küçük olaylar, ön hazırlıklardır, onlar saha temizliğidir. Büyük fırtınalarla yüzleşmek için ilk tedbirlerdir. Fiziki haritaların da değişeceğini göreceğiz. Birinci Dünya Savaşı’ndan bu yana hiç görmediklerimize tanık olacağız.
DÜNYA SERT SİYASİ ATMOSFERE GİRDİ. KİMSENİN GÖZÜNÜN YAŞINA BAKILMAZ.
Hal böyle iken, Türkiye böyle bir fırtına büyütürken, dünya böyle heyecanlı bir tarih aşamasına geçmişken, kimse kimsenin gözünün yaşına bakmayacak.
Hiçbir sloganın, hiçbir gizli siyasi ajandanın, hiçbir yabancı müdahalesinin, içeride hiçbir kibirli örgütlenmenin geleceği olmayacak.
Çok daha sert bir siyasi atmosfere gireceğiz. Sadece Türkiye değil, bütün dünya böyle. Ve Türkiye’nin içerideki uzantılara daha tahammülsüz olacağını söyleyebiliriz.
ABD ve Avrupa’dan tek cümle bile “demokrasi” ve “özgürlük” cümlesi ne zaman kuruldu? Artık yok. Çünkü onlar da başka bir dünyaya geçti.
Öyleyse herkes siyasi hesaplarını bu yeni duruma göre yapmalı! Başkalarının sopasıyla kendi ülkesini dövmeye kalkmamalı. Yoksa tarihin yanlış sayfalarında, kirli dosyalarında kaybolup gider.