İfrat bataklığı tefrik çiftliği
Fetullahçılık gibi bir yapının oluşumunda ve toplumda taraftar bulabilmesinde bir dizi sosyal ve politik problemin payı var. Örneğin, uzun süre devlet yönetiminde egemen olan “dışlayıcı” laiklik...
Fetullahçılık gibi bir yapının oluşumunda ve toplumda taraftar bulabilmesinde bir dizi sosyal ve politik problemin payı var. Örneğin, uzun süre devlet yönetiminde egemen olan “dışlayıcı” laiklik anlayışının bu husustaki günahını yıllardır yazıp çiziyoruz. Ancak sosyal ve siyasi problemlerin haricinde böylesi bir yapının vücut bulabilmesini mümkün kılan başka bir faktör daha var: Toplumumuzdaki din anlayışının bazı problemli yanları...
Türk toplumundaki din anlayışında mevcut problemler derken öncelikle birtakım “yüce kişilere” atfedilen insanüstü payeleri düşünmek durumundayız. İslam Peygamberi, kendisini “kuru ekmek yiyen Kureyşli bir kadının oğlu” diye tanımlayan ve insanüstü hiçbir vasfının olmadığını daima vurgulayan bir kişiydi. İslam imanının özünü de Hz. Peygamber’in kulluk özelliğinin kabulü oluşturur. Mümin olduğumuzu tasdik ve beyan için söylememiz gereken “şehadet” (tanıklık) cümlesinde Allah’tan başka bir ilah kabul etmediğimizi ve Hz. Muhammed’i onun kulu ve elçisi olarak tanıdığımızı ifade ederiz.
Gerek Kuran’da gerekse sahih kabul edilen rivayetlerde Peygamberimiz mucizeler gösteren insanüstü bir kişilik olarak gösterilmez. Sünni geleneğe göre bizim Peygamberimize mucize olarak Kur’an verilmiştir. Ancak sonraki asırlarda popüler tasavvuf yorumları bir yanda, “İsrailiyat”tan beslenen bazı mesihçi eğilimler öbür yanda, bu anlayışı terk edip Peygamberimize çok sayıda olağanüstülükler ve mucizeler atfederek “insanüstü bir peygamber” profili oluşturmaya yönelen yapılar oluştu. (Müslüman zihinlerdeki peygamber tasavvurunun nasıl dönüşüm geçirdiği konusunda çağımızın en büyük İslam âlimlerinden Prof. Mehmed Said Hatipoğlu’nun eserlerine bakılabilir.)
Buna ilaveten, Hz. Peygamber’in vefatının ardından İslam toplumunun yöneticisi olarak Hz Ali’yi görmek isteyenlerin siyasi yaklaşımından doğan Şia inancı belirli bir soya mensubiyetin insanlar arasında üstünlük kaynağı olabileceği şeklinde bir sapmanın doğmasına yardımcı oldu. Yahudi ve Hristiyanlardaki Davut Ailesi’nin kutsallığı inanışı sanki İslamî bir kisveye bürünmüştü.