Nasrettin Hoca’yı Mevlâna mı öldürttü?
Önceki haftaki yazıyı “Anadolu Ahiliği konusundaki problemler üzerinde düşünmeye Selçuklu dönemi Anadolu tarihi sahasının dikkate değer uzmanlarından Prof. Mikail Bayram’ın bazı tartışmalı...
Önceki haftaki yazıyı “Anadolu Ahiliği konusundaki problemler üzerinde düşünmeye Selçuklu dönemi Anadolu tarihi sahasının dikkate değer uzmanlarından Prof. Mikail Bayram’ın bazı tartışmalı görüşleri üzerinden devam edelim…” diye bitirmiştik. Baştan belirtmem gerekir ki Bayram Hoca’nın bilimsel donanımını ve bu saha üzerindeki yetkisini tartışmak benim haddime değil. Bu konuda dile getirilen eleştirilerin bir kısmının ne yazık ki saygı sınırlarının uzağına düştüğünü gördüğüm için söylüyorum bunu. Bilgiye, uzmanlığa ve bilimsel bilginin gerektirdiği arayışa saygı olmazsa okumanın, düşünmenin, araştırmanın zemini bulunamaz. Keza mevcut bilgimizi ve kabullerimizi sorgulamamıza -veya geliştirmemize- yol açmayan bir çalışmanın değeri de olmaz. Ne var ki Prof. Mikail Bayram’ın çalışmalarının da eleştirel bir gözle okunması, bilimsel araştırmaları neticesinde ulaştığı sonuçlara “nas” muamelesi yapılmaması lazım. Aksi takdirde bu eserlerden gerçek manada faydalanmamız mümkün olmaz. *** Tarihçimizin Arapça ve Farsça literatüre hâkimiyeti yanında ilahiyat ve filoloji disiplinlerine vukufiyeti Selçuklu dönemi Anadolu tarihi sahasında çalışan bir bilim adamı için paha biçilemez vasıflar.